II

35 4 0
                                    

Prens Nova için düzenlenecek ziyafet günüydü.

Diğer saray medimeleriyle birlikte erkenden kalmış ve hazırlıklara yardım için Baş Nedimemiz Heira'nın bize uygun gördüğü işleri yapmaya koyulmuştuk. Etrafta tam bir kargaşa hakimdi. Düzenlenen yemek öyle büyük biröolsydı ve öyle çok iş yapılması gerekiyordu ki normalde böyle önemli işlere karıştırmamışmışız küçük Nedime adayları da yardım ediyordu. Daha doğrusu etmeye çabalıyor ama ayak bağından başka bit şey olmuyorlardı. Heira başta bu küçüklerle ilgilenme işini tek başına halletmeye çalışsa da bu girişim Baş Nedimenin küçük çaplı bir sinir kriziyle sonuçlanmış, çözümü bu küçük nedime adaylarını ondan sonraki en üst deneyime sahip nedimelerin kontrolüne vermekte bulmuştu.

Benim kontrolümde de yanılmıyorsam on-on iki tane nedime adayı vardı. Ben, sofra düzeniyle başlamış ardından gelecek asilzadelerin isimlerini yoklamak için işe koyulmuştum. Başlarında bulunduğum kızların her birine masaların yerlerini ve oturacakların isimlerini kontrol etmesi için görevlendirdiğim ve uzun zamandır olgunlaşmamış çocukların sesinden kurtulduğum o kısa zaman dilimini kafamı toplayarak son bir isim listesini kontrol etmeye harcıyordum. Elimdeki yüzü aşkın ismi barındıran listeyle kimin nerede oturacağını bir kez daha kontrol ederken adımın seslenilmesiyle düşüncelerim yarıda kesildi.

"Freya!"

En yakın arkadaşımın sesini tanımak zor olmadı. Sesten yana dönmemle Thalia ise göz göze gelmemiz bir oldu.

"Efendim?"

Uzun elbisesinin eteklerini toparlayarak yanıma gelirken yüzünde mahçup bir ifade vardı. Sonunda iyice yanıma sokulup, büyük ihtimalle masa düzeninin teftişinden dönmüş bir grup küçükten öteye sürüklemeye başladı. Bir yandan da etrafına bakıp duruyordu. Gene bir işler karıştıracağa benziyordu. Sonunda kutlama salonundan çıkıp aşağı, mutfağa ve onun da altındaki mahzene inen merdivenlere geldiğimizde durdu. Yeşil gözlerinde heyecanlı pırıltılar dans etmekteydi. Bana doğru eğildi.

"Prense eşlik etmekle görevlendirildim."

Elimi tutan elini daha sıkı kavrarken neşeyle gülümsedim. Gülümsememin tüm çabana rağmen yorgun göründüğünü düşünüyorum. Öyleydim çünkü: bir hayli yorgundum.

"Ne mutlu sana."

Yüzünde oluşan yaramaz gülümsemeyi hala en ince ayrıntısına kadar hatırlarım. Bilsem o gülümsemenin beni etkilemesine asla izin vermezdim. Gerçi Thalia bilse benden önce buna engel olurdu. Bizim insanlarımızın bir lafı vardır: Olmayacağa duyulan umutla olana duyulan pişmanlık aptallıktır, diye. O misal, keşke demiyorum. Sadece tutamıyorum artık. Yılların acısı ve kinini kağıdıma akıtıyorum.

Demem o ki kıyamadım ona.

Ben "Ne oldu?" diye sorarken onun parlak sarı yüzünde büyüyen gülüşü içimi sıcacık etti.

"Ilor beni dansa kaldıracakmış."

Anlamam uzun sürmedi. Prense bizzat hizmet edenlerin her daim yanında kalması gerekirdi ve doğal olarak eğlenceden yeterince keyif almaları imkansızdı. Ayrıca gelen konuğa kültürümüzü tanıtmak da onun sorumluluğunda olurdu. Eşlik edeceklerin ben, Thalia ve birkaç tane daha nedime gibi eğitimi üst düzey olanlardan seçilmesinin nedeni de buydu.

FREYA ✽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin