III

15 3 2
                                    

Verdiğim uzun aradan sonra tekrardan hikayemi yazmaya başlamam benim için oldukça zor. Bahsettiğim bilge elf bana kusurlarımı gizlemek için çok çabalamamın benim en büyük kusurum olduğunu söylemişti. Yaşım ilerledikçe ne denli haklı olduğunu anlıyorum. Hikayem çok kusurlu. Bu yüzden onu sevmiyorum.

Hediye edilmemin sonrasında ailemle vedalaşamadan bir sonraki gün ayrılan kafileyle Olora'ya giden gemiye bindim.

Gemi yolculuğunun geçen her dakikası vücudum halsizleşti. Bunca zamandır alıştığım rûya yoğunluğundan sonra bedenim enerjisini tüketmişti. Tabii ben bunu bilmiyordum. Sadece bana ayrılmış odacığımda yatıyor ve bir an önce bu kabustan uyanmak istiyordum.

İlk üç ya da dört gün boyunca bana yemek getiren güzel elf kızı dışında kimsenin yüzünü görmedim. Taki uyuyamadığım bir başka gece güverteye çıkıncaya kadar.

Üzerimdeki rengini hatırlayamadığım ipek geceliğimin eteklerini toplayarak ve ses çıkarmamak için ayakkabılarımı giymeden güverteye çıkan merdivenleri tırmanırkenki telaşım şu an çok boş geliyor. Biri uyansa ne olacaktı ki? O an ne düşündüğümü bilmiyorum. Belki kimseyle yüz yüze gelmek istemediğim içindi.

Güverteye çıktığımda yaşadığım rahatlamanın sebebi kimsenin olmayışıydı.

Yavaş adımlarımla üst güverteye çıkan merdivenlere yöneldiğimde onu gördüğüm anın resmini tüm detaylarıyla çizebilirim.

Ay ışığında ışıldayan kumral saçları, gümüşi ışıltılar saçan beyaz cildi ve hafif aralık dudakları... Öyle güzeldi ki, o an ondan sonra birlikte geçireceğimiz üç yıl boyunca onu her gördüğümde heyecanlanacağımı biliyordum. Göklerdeki tanrılarıma yemin olsun ki biliyordum.

Geminin ahşap korkuluğuna yaslanmış yıldızları izliyordu. Birinin gözlerine aynı renkte ışık düşürüldüğünde ne kadar doğa üstü göründüğünü ilk o an fark etmiştim. Ayın mavi-gümüşi ışığı altında mavi gözleri adeta kendi ışığını saçıyordu etrafa. Adım sesimi duyduğunda ve bana döndüğünde yüzündeki şaşkınlık ifadesi unutamadığım bir başka anım.

"Nedime Freya..." diye adeta fısıldadığında eğilerek onu selamladım.

"Affedin Prensim, rahatsız etmek istememiştim."

Telaşla vücudunu tamamen bana dönerek ellerini havada salladı.

"Nerden çıkardınız sizden rahatsız olacağımı?!"

Bir süre öylece birbirimize baktık. Sonra gülmeye başladım. Hemen arkamdan o da... Neden güldüğümüzü şimdi düşünsem de cevap veremiyorum bu soruya. Sadece güldük. Gülüşmemiz sonlandığında bir süre gözlerime baktı. Ben de onunkilere.

"Dilemez miydiniz?" dediğinde elleriyle hemen yanını işaret ediyordu.

Başımla onu selamlayarak gösterdiği yere adımladım. Onu taklit ederek ahşaba yaslandığımda bana yıldızları anlatmaya başladı. Sonra saraydaki gözlem odasından bahsetti.

O geceden sonra yolculuğumuz bitinceye kadar her gece güvertede buluştuk ve ondan ülkesini dinledim. Yeri geldi kendi ülkemi de anlattım ama daha çok ondan ülkesini dinledim. Benimkiyle neredeyse hiç bir alakası olmayan elf kültürünü ondan dinleyerek biraz olsun kendimi hazırlamak istiyordum. Sarayda geçireceğim günlerde tek sığınağım olacağını bilmeden sadece bilgi almak amaçlı dinliyordum. Yolculuğumuzun bitmesine yakın onun cariyesi olacağımı öğrendiğimde ise buluşmalarımız benim açımdan daha gergin bir hal almıştı. Ama yine de bu gerçeği kabullenmek zor olmadı benim için.

Cinler için cinsellik hiç bir zaman yıkılmaz bir tabu değildi, hala değildir. Hem Nova'yı her açıdan beğeniyordum. Ailemden, kültürümden uzak kalacaktım belki ama bir prensin cariyesi olarak pek ala rahat bir yaşantım olacağını düşünüyordum.

Gençtim, toydum, aptaldım...

FREYA ✽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin