(7) Şeytanın Meleği

298K 18.9K 37.5K
                                    

Üç yıldan sonra insanların yoğun olduğu bir yerde olmaktan çok tedirgindim. İçeri girdiğimizden beri herkesin meraklı bakışları üzerimdeydi. Onların gözlerinin hedefinde olmak beni çok gerdiği için elim sık sık ağzıma gidiyordu. Stres altındayken tırnaklarımı kemirip tırnak etlerimi dişlerimle kopartırdım. Baskı altındayken bunu istemsizce yapardım. Ne zaman elim dudaklarıma doğru havalansa Gurur tam vaktinde elimi tutup yanıma indiriyordu.

Tüm gece karısının bebek bakıcılığını yapmak hoşuna gitmiyordu ama yüzünde bundan rahatsız olduğunu gösteren hiçbir belirti yoktu. Resim galerisi iki bölümden oluşuyordu. Bunlardan biri konukların kaynaşıp bir şeyler içtiği alandı. İnsanlar uzun masaların etrafında ayakta durup gruplar halinde sohbet ediyorlardı. Dileyenler de tabloların sergilendiği koridora girip orada zaman geçiriyordu. Gurur beni tablolardan uzak tutmak istediği için herkesin birbiriyle kaynaştığı salona getirmişti. İçeri girmeden önce hiçbir tablonun yanında bir dakikadan daha uzun kalmamam konusunda beni uyarmıştı.

Bir Kalender gelini olduğum için Gurur beni yeğenlerinin olduğu masaya getirmişti. Karun, Çağıl, Levent ve Melek'te buradaydı. Hepimiz bir masanın etrafında ayakta duruyorduk. Gurur sadece benim ailemin yanında değil kendi ailesinin yanında da beni görmezden geliyordu. Etrafımızda birileri olunca onun için bir değerim yokmuş gibi davranması can sıkıcıydı. Bakalım nereye kadar bu oyunu sürdürecekti.

Melek ve Levent'in beni konuşturma girişimlerinden kurtulmak için çantamdaki kulaklığı çıkardım. Siyah kablolu kulaklığım yine çantada dolaşmıştı. Kulaklığı açarken Gurur'un bana olan bakışlarını yakaladım. Yeşil gözleri açmaya çalıştığım kulaklığa garip bir şekilde bakıyordu. Muhtemelen bluetooth kulaklıklar revaçtayken neden hâlâ bu eski moda kulaklığı taktığımı merak ediyordu. Eski alışkanlıklarımdan kolay kolay vazgeçen biri olmadığım için yeniliklere uyum sağlayamıyordum.

Kulaklığı açtıktan sonra Gurur'un bakışları altında kulağıma taktım. Telefonumda müzik uygulamasını açıp sesi son ayara getirdim. Gurur bunu görmüştü. Müziğin sesini sonuna kadar açtığımı gördü ama telefonu tuttuğum elimi yan tarafa indirirken sesi kıstığımı görmedi. Yan tuşa basarak sesi belli bir düzeyin altına düşürmüştüm. Masadaki herkese yüksek sesle müzik dinlediğimi ve onları duymadığımı düşündürttüm çünkü benimle konuşmalarını istemiyordum.

Ailem ve Gurur dışındaki insanlara alışık değildim. Kendime yabancı bulduğum insanların karşısında tek kelime edemezdim. Parazit kelimeler kullanıp onların karşısında can çekişmektense sessizliğimi korurdum. Kulaklıklar sayesinde masadaki Kalenderlerle ilişkimi kesip etrafıma bakarken Melek'in, "Amca karın çok yabani," dediğini duydum.

Dönüp ona bakarsam onu duyduğumu anlar diye bunu yapmadım. "Bizimle konuşmaya bile yanaşmıyor. Fazla sessiz biri." Kulağımdaki kulaklıkta çalan şarkı yüzünden onu duymadığımı düşündüğü için bunları rahatça söylemişti.

"Sessiz mi?" Buradan geçen garsonları izliyordum ama Gurur'un sesi bir an gülecek gibi çıkmıştı. "Ben ona sessiz demezdim." Yalnız kaldığımızda nasıl gevezeleştiğimi iyi biliyordu.

Gözlerim tek bir noktada yani ayaklarımda takılı kaldı. Üç yıldan sonra beni gören herkes dönüp baktığı için baskı altındaydım. Onların bakışlarından kaçmak için başımı eğmiş, ayaklarıma bakıyordum. "Sosyal anksiyetesi olan bir kızı neden buraya getirdin?" Bu konuşan Karun'du. Alnımda biriken terleri ve balon gibi şişip sönen göğüs kafesimi görüyor olmalı ki, "Kriz geçirecek gibi duruyor," dedi.

Gurur'un bana baktığını hissettim ama eğdiğim başımı kaldırmadım. Kulaklıklar sayesinde onları duymuyormuş gibi davrandığım için benim hakkımda konuştukları şeylere tepkisizdim. Gurur'un, "Ümit'in kızına ne olduğuyla ilgilenmiyorum," diyen sesini duyunca hiç alınganlık yapmadım çünkü yalan söylediğini biliyordum. Bu duruma artık alıştığım için sözleri beni incitmiyordu.

SARKAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin