(8) Şah Yıkılmadıkça Kimse Kazanamaz

217K 14.6K 39.8K
                                    

Bölüm şarkısı: Kaybolan yıllar( Bolahenk)

Malikanemizin arka bahçesinde iki salıncak vardı. Biz çocukken babam bu salıncakları Aksa ile ikimize yapmıştı. Gecenin on ikisinde uyku tutmayınca şalımı alıp bahçeye çıkmıştım. Çocukluğumun en güzel hatırası olan bu salıncağa oturup hafif ritimlerle sallanıyordum. Hava buz gibiydi çünkü yılın ilk ayındaydık. Ocakta dışarıda olmak akıl karı değildi ama Gurur olmayınca odamda da duramamıştım. Saat çok geç olmuştu fakat o hâlâ eve dönmemişti.

Gurur'u tanıdığımdan beri hayatımdaki mutlulukların kısa süreli olması beni artık üzüyordu. Sergiden döndüğümüz gece, yani dün gece her şey yolundaydı. Her zamanki gibi birbirimizle biraz uğraşmış ve gecenin sonunda masal okuyarak beni uyutmuştu. Ancak sabah kalktığımda onu odamda bulamamıştım. Evdekilere sormuştum ama kimse onun nerede olduğunu bilmiyordu ve merakta etmiyorlardı. Gurur bu evde istenmeyen damat olduğu için ona ne olduğuyla kimse ilgilenmiyordu.

Ayaklarım boşlukta sallanırken başımı kaldırıp gökyüzündeki yıldızlara iç çekerek baktım. İnsan en çok özlediği biri olunca yıldızlara bakarmış çünkü onu hep uzaklarda ararmış. Benim de vardı çok özlediğim ve yolunu gözlediğim biri.

Telefonum dizlerimin üzerinde duruyordu ve taktığım kablolu kulaklığımda yine o şarkı çalıyordu. Kaybolan yıllar... Eski bir dizinin jenerik müziğiydi ama çok sevdiğim bir şarkıydı. Bolahenk'in kaybolan yıllar şarkısında beni hüzünlendiren bir şeyler vardı.

Yıldızları izlerken şarkı sözlerini ağlamaklı bir sesle mırıldanmaya başladım. "İçerimde yangın yakılır of.
Küllerine cezve sokulur.
İçerimde yangın yakılır of.
Küllerine cezve sokulur."

Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. "Son bakışın aklıma takılır.
Aklıma takılır, aklıma takılır." Hâlâ bir yerlerde yaşadığını ve nefes aldığını bilmeye ihtiyacım vardı.

"Ah, gece gündüz susar dudakların.
Çözmüş gemiyi, yakmış konakları.
Kimseler duymaz gizlice ağlar.
Sessiz sedasız kaybolan yıllar." On altı yıl, onu bulamadığım koskoca on altı yılı ardımda bırakmıştım. Bu şarkı sözleri sanki bizi anlatıyordu çünkü sessiz sedasız kaybolmuştu birlikte geçireceğimiz tüm o yıllar.

2008

Rutubet ve küf kokan hücrenin içinde hareketsiz dururken gözlerimi tam karşımdaki köpekten ayırmıyordum. O korkunç görünümlü adam bu köpeği hücremin içine bağlamıştı. Simsiyah bir görünümü olan bu köpekten korkmadığımı söyleyemem. Dokuz yaşında olabilirim ama pitbull cinsi köpekler hakkında bir şeyler duymuştum. Bu hayvanların çene kasları çok kuvvetliydi. Isırma kuvveti güçlü oldukları için pitbulların çenesi 1-2 ton basardı. Birçok ülkede yasaklanan bu tehlikeli hayvanlardan biriyle hücremi paylaşıyordum.

Bağlı olduğu zinciri hiç zorlamıyordu veya kendini kurtarmak için saldırgan hareketlerde bulunmuyordu. Bu tıknaz, kaslı, bodur ve güçlü hayvan hücrenin diğer köşesinde hiç kıpırdamadan beni izliyordu. Onu buraya bağladıktan sonra beni kaçıran adamların hepsi gitmişti. Bu köpeği buraya getirmekteki amaçlarının ne olduğunu merak ediyordum.

Korkunç yaratık tam karşımdaki duvarın önünde durup bana baktığı için, "Ne?" dedim sinirlenerek. "Öyle aval aval ne bakıyorsun?" Bana bakıp durması sinirlerimi bozuyordu.

Oturduğum yerden ayağa kalkana kadar köpek hiç kıpırdamamıştı veya herhangi bir tepki vermemişti. Ayağa kalktığımda tüm dişlerini göstererek bana hırlamaya başladı. "Sen benim bekçi köpeğim değilsin!" Hırlayarak beni zorla yere oturtamazdı. Bir köpeğe itaat edecek değilim.

SARKAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin