Katil psikolojisi

1.2K 85 9
                                    

İnsan psikolojisi çok garip eylemler ile çalışır. Bunu üniversite yıllarımda en arka sıralarda otururken umursamadığım hocam dile getirmişti.

"İnsanlar ve katiller iki farklı gruptur ya insan olarak kalır öyle ölürsün ya da katil olarak hayatına devam eder öyle ölürsün."

Bu dediğini mantıksız ve bir o kadar aptalca bulmuştum. Sonuçta insanken katile dönüşürdük. Farklılık bulamamıştım. Bunu söylemek için elimi havaya kaldırıp söz almıştım. Hocamın gözleri sanki üzerimizde dolaşıyor gibi gelmişti. Belki o da kendisine karşı çıkmamızı istiyor diye düşünmüştüm. Gözleri en arkadaki bana kaydı. Masaya yaklaşırken gözlüklerini düzelterek tekrar bana döndü.

"Söz senin." dedi sadece.

Bunun verdiği cesaretle konuşmuştum. Katillerin çoğu bir travma üzerine kurulu olduğunu ve insanın elinde olmayan sebeple katil olabilecek bir potansiyele sahip olduğunu dile getirip devam etmiştim.

"Kıytırık bir akla sahiplerse bu onların suçu. " demiştim. Bu cesaretimi onaylar gibi kafa sallamasıyla takdir ediyor sanmıştım başta.

Onun için cesaret değil aptallık olarak görünmüştü bu.

Onların zihinsel süreçleri bizimkinden kat ve kat farklı işler demişti. Doğuştan gelen bir eğilime kendilerine ararlar ve içindeki ölü ruhu beslerlermiş. Mutlu bir aile, mutlu hayat yaşamak onları katil yapmamak için bir neden değildir demişti.

Ve bu bizim elimizde olan bir şey değilmiş işte bu yüzden iki grup olarak adlandırdığını söylemişti. Bir bütün parçayı ayırırken nasıl ki toz haline gelmesine engel olamıyorsak onlar da ruhlarındaki o potansiyel zevke engel olamazlarmış.

Şimdi düşününce haklı buluyordum. Bir zevk ile besleniyorlardı ve bu onların elinde gelişen bir şey değildi. Engel olmak için uğraşmıyorlardı. Belki bu yüzden bizden farklıydılar.

Öyle ya karşımdaki adam da bunun için uğraşmıyordu. Gözlerinin içindeki delirmiş şeytanı görmek zevk veriyordu ona. Gariptir ki yadırgamadım.

"Biliyor musun bana korkusuz aptal gibi geliyorsun."

Adını söylemem sanki onun için normal bir şeymiş gibi gelmişti. Oysa bunun için çoğu kez mesleğimi tehlikeyle atmıştım. Sakin ve donuk bakışlarında ne olduğunu bilmiyordum. Bir katille karşı karşıyaydım. Onunla konuşuyor, normalmiş gibi geliyordu bu durum. Belki de son kezdi bu fakat; düşünmek benim için geri planda kalmıştı şu saatten sonra.

"Belki."

"Tek gelmen büyük aptallık. Ne olacağını biliyorsun."

"Evet, bu yüzden burdayım." dedim ve gülerek ona bir adım attım. Gözlerine baktım bu sürede. Bir şey arar gibi. Donuktu. Kendini güzel gizliyordu.

"Sence de fazla uzamadı mı Gurur? Artık öldürdüğün insanların kanları seni rahatsız etmiyor mu?"

Güldü.

"Cevabını biliyorsun Savcı."

"Boğuluyorsun, Gurur. Rüyalarında kırmızı bir göl seni boğmak için her gün geceye yalvarıyor." Sesim olduğundan daha kışkırtıcıydı bu kez. " O gece sana zehir olsun diye."

Kaşlarını çattı.

İlk kaş çatışıydı. Devam ettim.

"Kendi ellerinle teslim olacaksın. Tek tek döküleceksin. "

Yüzündeki siniri görebiliyordum. Keza boğazıma dayanan soğuk el aksini inkar etmemişti.

"Sizin tek amacınız makam ve mevkii. Senin de öyle. Adınızı duyurup güzelce okşanılmasını istiyorsunuz sikinizin. Seni burda konuşturuyorsam bil ki nefes almana izin verdiğim için Savcı." Sinirli ve baskın sesi burada kimin hükmü geçtiğini teyit etmek ister gibiydi. Buna izin vermedim. İkimizde eşittik bana göre. O öfkesine güveniyordu ben ise öfkesini kullanıyordum.

"Neden karşı çıkmadın o halde korkusuz adam? Çünkü sen de biliyorsun doğru olduğunu. Beni öldür kanıtla kendini o zaman?" Gözlerimin içine öfkeyle bakıyordu.

"Sen de benim yaptığım gibi kendini kanıtla." Geri adım attı. Hareketlerini izledim.

"Kendini zeki mi sanıyorsun?" Omuz silktim.

"Küçükken kendimi zeki sanardım. İlk okul özgüveni gerek. Matematik hocam tahtaya kaldırdığından beri o zekiliği zirvede bıraktım."

Ne anlatıyorsun sen bakışları beni güldürdü.

"Matematik hocam klozetin içinde gömülü. Bunu anlatınca onu hatırladım. Bir ara ziyaret etmem gerek. Kimse gitmiyor yanına."

Gülüşüm soldu. O ise kahkaha atmaya başladı.

"Merak etme zaten yaşlıydı."

Tehlikenin karşısında bu kadar soğukkanlı kalmak epey zorluyordu beni. Kaybetmek istemiyordum. Sonunu bu kadar çok istemişken şimdi istemiyordum.

Arkasını döndü. Bir şeylerle uğraşıyordu.

"Seni öldürmek için buraya getirmedim aslında."

"O yüzden rahat olmanı isterim. Bir kağıt vermiştim hatırlıyor musun?" Hatırlıyordum ama cevap vermedim.

"O adres de sana küçük bir sürprizim var. Eğer hala yaşıyor olursan uğra oraya."

Ne?

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Ellerini bir şey olmamış gibi açtı. Gözlerindeki alaycı bakışı görmek istemiyordum.

"Ne sürprizime mi sinirlendin? Merak etme en kısa zamanda öğreneceksin."

"Gurur... çıkmazdasın artık seni yakalamak an meselesi."

"O halde neden yapmıyorsun?"

Durdum. Bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydım. Ama o an anlamamayı seçtim.

"Kendi ellerimle seni teslim edeceğim anlıyor musun? Kendi ellerimle."

Bir günah işlemek iyilik yapmaktan, doğru olmaktan daha basit bir eylemdi. Yıllarımı verdiğim bu meslekte kaç rapor, kaç dosya, kaç suç bunu göstermişti saymamıştım bile. Benim ilk günahım o gün oradan öylece gitmem olmuştu. Bir hiçlikler ardında bıraktım kapımı, arası yoktu artık. Biliyordum hırs beni kurban edecekti ve ben kendi günahımı işleyecektim.

.

.

.

Güzel okuyucularım, kim ne kadar okur ne kadar bunu görür bilemem fakat kitabın gidişatı hakkında yorumlarınızı merak etmiyor değilim:(

Bölüm uzun mu? Fazla mı dolambaçlı yazıyorum? Yoksa bir türlü gelişmeye geçemedim mi bunu bilmek isterim...

Bölümü uzun süre önce yazdım ama bir türlü içim el vermedi size sunmaya. Biraz korku var çünkü bxb olarak (k-poptan hariç) ilk kitabım biraz tereddüt var bu yüzden yorumlarınızdan beni eleştirmekten çekinmeyin❤️

Bu arada 2k olacak yavrum sayenizde, çok minnettarım. Yoğun bir tempoda yazmak her baba yiğidin (benim) harcı değilmiş kdmskfmkfm. Şimdilik bu kadar diye bilirim okuyan herkese teşekkür ederim ❤️

GİRDAP (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin