Medya: Enes
"İhanet."
İskeleden uzaklaşırken sancıyan midemi düşünmemek için aynı sözleri işitip işitip duruyordum. Gariptir ki işe de yarıyordu fakat kısa sürmüştü bu durum. Baş gösteren bulantı beni vücudundan at diyerek sanki dile gelmiş olacak ki gördüğüm ilk boşluğa kustum. Defalarca sürdü bu durum. Gözümden akan yaşların sebebi kusmam değilmiş gibiydi ama ben ona yoğuruyordum. Titreyen ellerimle yüzümü sıvazlayıp ayağa kalkmaya çalıştım. İlkinde zorlansam da kalkmayı başardım nihayet.
"İhanet"
Tek kelimenin yükü öyle bir ağırdı ki yüzüm buruştu kendimi tekrar yere kusarken buldum. Yanıma yaklaşan ayak seslerini duysam da gücüm yoktu bakmaya.
"Savcım iyi misiniz?"
Yanıma gelen polis memuruydu. Onu inceleme gereksinimi duyup yüzüne baktım birkaç saniye. Orta kiloya sahip fakat göbeği vücudundan ayrı bir parça gibi gereksiz şişkin, minyon tipli bir memurdu. Yavaşça ayağa kalkıp üzerimi düzelttim. "Adınız nedir?"
"Komiser yardımcısı Hüseyin Çolak, savcım."
Dudaklarımı bastırıp kafamı onaylar gibi salladım. Bu bilgi işime yaramayacaktı. "İyiyim. İşinizle ilgilenebilirsiniz."
Arkamı dönüp gidecekken hala beni izlediğini fark ettim. yüzüme bakmayı kesip olay yerine yönlendi. "Ya sabır."
Şu kaç günde yaşadığım olaylar beni yıpratmaya devam edecekmiş gibiydi. Toparlanıp kendime gelemeden başka bir gerçekle yüzleşmek kendimi suçlamam için yeterliydi. Servet'e görünmeden uzaklaşmak istesem de onun bu intikam dolu sözleri beni epey endişelendirmişti. İşin ucu bir şekilde bana dokunacakmış gibi hissediyordum.
Suskunluğumun bedelini yaşıyordum sanki.
Gurur'a ulaşmam gerekiyordu. Bu yaptığının bana karşı bir nevi üstünlük göstergesiydi. Kendini üstün görüyordu ve bunu kanıtlıyordu her defasında. Ona oyun oynamıştım çok geçmeden de fark edip beni tekrar alt etmişti fakat kimse kimseden üstün değildi. Gurur yaşattıklarını bir şekilde ödeyecekti.
Şimdilik sessiz kalmam gerekiyordu çünkü bu ölüm epey ses uyandıracak ve soruşturma başlatılacaktı. Gizli bir soruşturma dahilinde de haberim olmadan şüpheli gözüyle bakılacaktım. Sessiz kalmıştım ve olay uzadıkça benim aleyhime işlediğini bilmeme rağmen Gurur'u bir süre yatıştırmam gerekecekti. Aklımda dönen tonlarca tilkilerin sonu benimde sonumu getirecek kadar gerçekçiydi. Kanun bir şekilde işliyordu kendimi yine temize çekerdim içimi biraz da olsa rahatlama hissi çöktü.
Öncelikle Gurur'un başsavcı ile ne gibi ilişkisi olabilir onu araştıracaktım daha sonra ölümünün ardında nelerin olduğunu öğrenecektim. Sadece benden kaynaklı olduğunu düşünmüyordum. Çünkü başsavcı ile olan konuşmalarım ikimiz arasında geçmişti. Gurur'un nasıl haberi olmuş olabilirdi bunlar aklımı çeliyordu. Daha önemlisi başsavcının, Gurur'u yakalatma emri çıkaracağım gün içinde cesedinin bulunması epey düşündürücüydü...bunların cevabını öğrenmem gerekiyordu. Araştırmam ve yapmam gerekenleri düşündükçe Gurur'u yanımda tutmam gerektiğini anladım. Dişlerimi sıktım fark etmeden. Başıma ağrı girmişti. Ne çeşit bir oyuncuydu bu herif? Ya da biz mi aptal yerine koyuluyorduk.
Önce üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Birkaç gündür doğru düzgün ne yemek yiyebilmiştim ne de duş alabilmiştim. Arabamın olduğu yere doğru yürürken acele etmedim. Er ya da geç gerçekle yüzleşilecekti.
Radyoyu açıp şarkı aradım. Beğeneceğim şarkı ararken tınısına aşina olduğum şarkıyla elimi yavaşça çektim. Bu şarkı Gurur yanımdayken açtığı şarkıydı. Her ne kadar zevksiz demek istesem de şarkı uyumumuz benziyordu. Sadece bu. Başka türlü onun gibi zevksiz herifi asla kendime yakıştırmam.