on+bir

20 3 10
                                    

|Argın|

Köprünün ortasında durup, korkuluklara yaslandım. Altımdaki suya bir süre baktım. Akşemseddin köprüsü, bir diğer adıyla aşk köprüdü diye de geçerdi. Çocukken babam beni hiç bu köprüye getirmedi, 'Büyüyünce sevdiğinle git, oğlum.' dedi. Bir kız veyahut erkek demedi, 'sevdiğin' dedi.

Şimdi burada Ülker'le buluşursam sözümü bozar mıyım, baba? Sonuç olarak Ülker'e aşığım. Nasıl mı kabullendim? Aslında hep bildiğim bir şeydi bu, sınıflarımız belirlendiğinde ben kimseyle konuşmazken yanıma oturan oydu. Canım yandığında elimden tutan, kedi seviyorum diye evine kedi alan oydu.

Duygusal boşluğumdan veya uzun zamandır aşık olmamanın etkisinden... Bilmiyorum ama hayatımda en bağlandığım insan oydu. Sadece konuşmak bile mutlu ederken, aniden beni çağırdı. Ağlarken sarıldı, öptü 'gitme.' dedi. Çok heyecanlandım, gerçekten çok heyecanlandım.

Cennet ellerimin altında gibiydi. Ta ki sonraki gün barlarda kızlarla öpüştüğü fotoğraflar elime ulaşana kadar. İşte böyle aşk, çok mutluyken bir harakete bakıyor, her şeyin mahvolması. Köprüde derin bir nefes verdim, soğuktan nefesim buharla çıktı. Burnumun kızardığına emindim.

Adım seslerinin geldiği tarafa kafamı çevirdim. Köprünün üstündeki ışıklar, Ülker'in yüzünü aydınlatıyordu. Soğuk bir Ekim gecesinde, ilk kez kimse yoktu bu köprüde. Birbirimize baktık, dakikalarca sessiz kaldık. "Söyle." dedim. Dudaklarını araladı, gözleri yüzümün her yerinde gezdi.

Dudaklarını geri kapatıp, bana yaklaştı. Yaslandığım korkuluğa iyice yapıştım. "Benden hoşlanıyor musun?" dedi. Yukarıdan bakıyordu bana, bütün vücudumuz temas ediyordu. Parmak uçlarımda dursam öper miydim, öperdim. Bunun yerine kafamı eğip, "Yeterince belli değil mi?" diye sordum.

"Belli." dedi. "Belli ama ben o kişi değilim, Argın. Ben seni mutlu edemem her şeyi geçtim, sen en iyisine layıksın. Ben senin için en iyisi değilim." diye devam etti. Arkasını döndü. "Şimdi gidersen..." diye mırıldandım. "Seni seviyorum ve şimdi gidersen sonsuza kadar seni unutacağım, Ülker." dedim. Bana döndü. Dudakları titriyordu, ellerini cebine koydu.

"Ben sadece arkadaşınım, Argın. Sana karşılık veremem." dedi. Ülker gittikten sonra dizlerimdeki bütün güç kendisini yere bıraktı. Gözlerimdeki yaşlar akmaya başlamıştı bile, hıçkırıklarımın ardı arkası gelmiyordu. Ellimi yumruk yaptım ve kalbime vurdum. "Neden başkasına değil de Ülker'e hissettin o hisleri? Neden?" diye bağırdım. Kafamı korkuluğun demirine koyup simsiyah  gökyüzüne baktım.

Önümde bir adam belirmesiyle dolu gözlerimi kıstım. Elini uzattı, "Kalkın." dedi. "Kimsiniz?.." diye mırıldandım. "Kim olduğumun ne önemi var, halinizden haberiniz var mı sizin!" diye bağırdı. Bağırmasına rağmen kibar oluşuyla afalladım ve olduğum yerden kalktım. Yüzü artık daha net gözüküyordu. Benden uzundu, bir anlığına Yankı'nın gelip kafama geçirdiğini düşündüm. Ama bu adam Yankı'ya benzemiyordu.

"Evine gidecek misin?" dedi. Kafamı hayır anlamında salladım, yakınlardaki içki satan yere girip ikimize de bir şişe bira aldı. Sahildeki taşlara oturduk. Esen rüzgar, üşümeme sebep oluyordu. Şişeyi açıp bir yudum aldım. "Kimsin?" dedim tekrar. Gülümsedi. Siyah saçları ve sağ kulağında iki küpesi vardı. "Ben sadece arkadaşınla konuşmanı birazcık duydum." dedi, bir yandan eliyle azıcık işareti yapıyordu.

"Sen neden içiyordun?" diye mırıldandım. O çoktan şişeyi bitirmişti. "Aşk hayati düzgün olmayan tek sen değilsin..." dedi. Biram bittikten sonra elimi uzattım, kafasına diktiği için bir birada sarhoş olmuştu. Hiç içmeyen ben bile sarhoş değildim şaka mı bu? Bir birada sarhoş mu olunur, oğlum? Yanakları kızaran çocuk elimi tutup kalktı. "Hadi gidelim." derken kelimeleri yuvarladı. "Nereye?" diye sordum. "Eve gitmek istemiyorsun, hadi bizim eve gidelim." dedi ve işaret parmağını kaldırdı. Denizi işaret etti ve bir adım attı. Montundan tutup geri çektim.

"Ölmek mi istiyorsun, yanımda ölmezsin." diye söyledim ve yoldan geçen taksiye durması için haraket yaptım. "Evinin adresini söyle." dediğimde, çocuk adresini söyledi. Adını bile bilmediğim bir adamın evine gidiyordum. Daha kötüsü olamazdı zaten, Argın. Evet, aynen öyle. Boşver...

"Adın ne?" dedim kendine gelen çocuğa. "Ekin." dedi ve elini uzattı. "Argın." deyip uzattığı eli tuttum. Taksinin önünde bıraktığı yere baktığımda villa gördüm. "Ekin doğru adrese getirdiğine emin misin?" dedim. Mırıldanıp, kapıyı çaldı. Açan hizmetli bana baktıktan sonra, Ekin'e gülümsedi. "Babanız çok meraklandı." dedi. Ekin tebessüm edip teşekkür etti. İkimiz de leş gibi içki kokarken içeri girdik. Salonda oturmuş dizi izleyen adam.

"Ekin." diye seslendi ve bize döndü. Beni görünce adam gülümseyip, "Ekin'in arkadaşı mısın oğlum hoş geldin. İyi bir gün geçirmemişsiniz herhalde leş gibi korkuyorsunuz." dedi. Kızmak yerine şakayla karışık konuşuyordu. İkimiz de duş aldıktan sonra Ekin ile salonda oturuyorduk, annesi babası da oradaydı. "Anne baba, Argın. Arkadaşım." dedi.

Annesi gülümseyerek bana baktı. "Daha önce kimseyi eve getirmedi, ilgisini çekmiş olmalısın." dedi. Tebessüm ederek hepsinin heyecanla izlediği diziye döndüm. Bu bir Kore dramasıydı, geçen Uzay'ın bahsettiği Buisness Proposal'a benziyordu. "ÖPÜŞTÜLER KARICIM!" dedi, babası koltuktan zıplarken. Sekizinci bölümdeydik ve yeni öpüşmüşlerdi.

Ekin heyecanla bana sarıldı. Annemin aramasıyla saate baktım çoktan gece yarısı olmuştu. Telefonu açıp, arkadaşımda kalacağımı söyledim. Gruba girdiğimde ülker çoktan yaşananları anlatmıştı, ondan hoşlandığımı söylememişti ama... Söylese ne olurdu ki, hepsi biliyor zaten. Ekin "Bacağının birini aşağı indir uzanacağım." dedikten sonra telefonumu bırakıp bacapımı indirdim. Kafasını göğsüme koydu, yeni tanıştığı biriyle nasıl bu kadar samimi olabiliyordu?

Saat gece üçe gelirken Ekin esledi ve ayağa kalktı. "Baba biz gidiyoruz, Argın benimle uyur." dedi. Babası "İyi geceler." dedi ve diziye geri döndü. Aynı yatakta daha bugün tanıdığım adama baktım. "Sarhoşken aşk hayatının berbat olduğunu söylemiştin, ne yaşadın?" dedim. Elleriyle oynamaya başladı.

"Benden hoşlanan biri vardı, o zamanlar kendimi hetero sanıyordum. Reddettim defalarca pes etmedi, en sonunda önünde bir kızla öpüştüm. O gün çok ağladı, sürdüğü araba kaza yaptı. İnsanlar bir şeylerin kıymetini o an anlıyor, kaybedince. Senin de bir hiç uğruna yok olmanı istemedim." dedi. Dolan gözlerimle baktım, demek bunu yaşıyan biri vardı.

Benimle aynı biri... "Bana güvenemeyebilirsin, kim yeni tanıştığı bir adama güvenir ki?" dedi. Çalan telefonuma baktım. Ülker arıyordu. "Neden arıyorsun?" dedim telefonu açıp. Hoparlöre verdim. "Argın, anneni aradım. Evde değilmişsin, Gece ağlıyor, gruba da yazdık bakmıyorsun. Uzay, Gece sakinleşsin diye geldi." dedi. Ekin aniden elimden telefonu alıp, bana göz kırptı. "Üzgünüm ama tek arkadaşı sen değilsin. Hem sana söyledi, sadece bir kere gitme şansın vardı." dedi.

Ülker birkaç saniye duraksadı. "Onun tek arkadaşı biziz." dedi. Ekin çok rahat bir şekilde, "Ding-dong yanlış cevap. Onun senden daha çok sevdiği arkadaşları da var. " dedi. Yaptığı kışkırtmanın haddi hesabı yoktu, hiç zorlanmadan yalanlar uyduruyordu. "Tamam Argın, kal orada. Yarın gel." Ülker'in sözlerinde sonra yerimde huysuzca kıpırdandım.

"Hayır gelmeyeceğim." dedim, Ekin şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Sonrasında gülümsedi ve "İşte benim kankam be!" diye fısıldadı. Telefonu kapattım, birkaç saniye birbirimize baktık. Sonra kahkaha atıp, sarıldık. "Çok iyi oynadın." dedim. Ellerini silah gibi yapıp beni taklit etti.

"Hayır gelmeyeceğim, Bang!" dedi ve kahkaha attı. Birlikte gülüşürken Tuğrul amca odaya girip, "Uyuyun ulan diziyi duyamıyorum sizin yüzünüzden." diye kızdı. Yorganın altından birbirimize bakıp kıkırdamaya devam ediyorduk.

"Sizin aranızı yapacağım ben." dedi. Kıkırdadım o güne dair son anılarım bunlardi.

-
-

naber yei fav karakterim ekin

ölürüm ya istersrn rveniriz hipssss
🥰

ÜLKER AMK COCU ya

cok bos nş bolum oldu ama yeni karakter yenir mis gibi ohh

Ne diyon (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin