on+altı

17 5 20
                                    

|Çınar|

"Mete?" diye seslendim, dizi izlerken aniden sessizleşen çocuğa. Cevap yoktu, kalkıp yüzüne baktım. "Ben seninle ne yapacağım, ele göğe sığmıyorsun." diye söylendim ve uyuyan çocuğun bacaklarının altından kolumu geçirip kaldırdım. Odam iyi ki üst katta değildi, çok zor olabilirdi. Kilolu olduğundan değil, siz daha önce hiç elli beş kilo ile merdiven çıktınız mı?

Hayır tamam, sporcu adamım ama şuan yorgunum. Mete'yi yatağıma bıraktıktan sonra yanına oturdum. Parmaklarımın tersiyle saçlarını okşadım. Böyle bir aileyi hak etmiyordu, o yüzden ailesi oldum. Bir reşit olalım her şeyden uzak tutacağım onu, bu kendime verdiğim sözlerden biriydi.

Mete yavaşça gözlerini açtı. "Uyandırdım mı?" diye sorup elimi çektim. Bileğimi tutup, elimi geri kafasına koydu. "Çınar... Şimdiye kadar yaptığın her şey için teşekkür ederim." dedi. Uzanıp saçlarını öptüm. "Teşekkür edecek bir şey yok, seni sevdiğim için yaptım." Sözlerimden sonra gözlerini kırpıştırdı. "Çınar, bir şey daha isteyebilir miyim?" dedi.

"Tabii." dedim ve yüzüne gelen saçları elimle uzaklaştırdım. "Beni öper misin?" Elim donakalırken, duyduğum sözler şok etkisindeydi. Her zaman hayalini kurduğum dudaklar onları öpmeni istiyordu. Yine bir rüyanın içerisinde miydim?

Gülümseyip, altımdaki vücudun dudaklarına yaklaştım. Küçük küçük öpücükler bırakıp geri çekildim. Mete kollarını boynuma atıp çekilmemi engelledi ve öpüşmemizi derinleştirdi. Dakikalar sonra ikimiz de nefessiz kalıp ayrıldık.

"Senden gerçekten hoşlanıyorum, beni deli ediyorsun." diye kulağına mırıldandım. Aniden yanağımı öpüp, "Çok uzun süredir bu anın hayalini kuruyordum." dedi. Duyduğum şeyle sırıttım ve kendimi yanına bıraktım. "Ee, o zaman sevgilim olacak mısın?" dedim.

"Olmayanın beyni yok." dedi ve kıkırdadı. Bahsettim mi hiç, gülüşü çok güzeldi. Gözleri kısılıyordu gülünce, tanrı eğer varsa bu kadar güzel bir çocuk yaratıp dünyayı ödüllendirmişti. Belime sarılıp, kafasını göğsüme koydu. "Utanıp, yapamadığım her şeyi yapacağım şimdi. Olley!" diye bağırdı.

Saçlarını öpüp, geri çekildim. Sonrasında burnumu saçlarına bıraktım, çok güzel kokuyordu. Çok masumdu, güzel bebeğim. Nefes alış verişleri düzene girince uyuduğunu anladım. Derin bir nefes verip gözlerimi kapattım.

Sabah uyandığımda yanımda Mete'yi göremediğimde endişeyle kalktım. Mutfaktan gelen seslerle oraya ilerledim. Gülümseyerek yumurta çırpan çocuğa doğru ilerledim ve beline sarıldım. Kafamı boynuna gömüp buseler kondurdum, kıkırdayarak "Günaydın." dedi.

"Kulakların kızardı." dememle benden uzaklaşıp elleriyle kulaklarını kapadı. "Hayır yalan söyleme." Sözlerine gülümseyip, "Yüzün de kızarmış." dedim. Kollarını serbest bırakıp omuzlarını düşürdü. Burnunu öpüp, omuzlarına elimi yerleştirdim. "Sen otur ben çayı dökerim."

Yerine oturdum ve bardaklara çayı döktüm. Karşısına oturduğumda birlikte yemeye başladık. Ekmeğe vişne reçeli sürüp kalktım ve uzandım. "Isır." diye mırıldandım. Birkaç saniye bana baktıktan sonra dudaklarını araladı. Hassiktir dudakları çok güzel gözüküyordu.

Isırdığı ekmekten kalanı ağzıma atıp çayı yudumladım. Yemekten sonra bulaşıkları makineye koyarken bir ses duydum. "Çınarrrrrr..." Bunu mesajla yazarken bile kalp krizi geçirtiyordu, ama sesli söylemesi... Bu gerçekten başka bir leveldi. "Efendim güzelim?"

Ne diyon (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin