'10

49.5K 2.2K 296
                                    

aklımda bir senaryo var ama ortalık fena karışıyor yazsam mı yazmasam mı diye düşünüp duruyorum

.....

Alp kahvesini içtikten sonra gider diye düşünmüştüm ama oturma odasına geçti izin istemeden. Ses çıkarmayıp kucağımda Niloya'yla arkasından salona geçtim. Koltuğa oturdum ve Niloya'yı bacaklarımın üzerine koydum. Başını okşarken hareketlenip koluma tırmanmaya başladı.

Biraz uğraştıktan sonra normale göre büyük olan göğüslerimin oluşturduğu tümseğe atladı. Niloya zaten sık sık burada uyurdu. Yine uyuyacağını anlayıp ellemedim. Sonra bakışlarım Alp'e kaydı.

Engel olamadığı sırıtışıyla Niloya'ya yani göğüslerime bakıyordu. Ona baktığımı anlamaması için Niloya'ya bakıp boğazımı temizledim. Ardından tekrar Alp'e döndüm. Yüzüme bakıyordu. Bir süre sessizce birbirimize bakınca sessizlikten sıkıldım ama sohbete nasıl başlayacağımı da bilmiyordum.

"Her şey için çok teşekkür ederim tekrardan. Niloya'yı buraya kadar getirmen çok ince bir davranıştı."

"Aslında getirmek istemiyordum. Çok alıştım ama getirmek zorunda kaldım işte."

"Gerçekten teşekkürler. Getirmeyedebilirdin."

"Öyle. Sen nasıl kaybettin ki ben onu anlamadım. Geldiğimizden beri elinden bırakmadın. Tamam özlem gideriyorsunuz ama kahveyi bile birlikte hazırladınız."

"Evdeyken değilde dışarıdayken gerçekten yanımdan ayırmazdım. İşte durakta otobüs beklerken çantamla beraber yan oturağa koydum. Bağcıklarımı bağlayıp bir arkamı döndüm Niloya yok. İlk başta çaldılar sandım çünkü Niloya hani kendisi gitse fark ederim yani çok kısa bir sürede oldu her şey. Sonra sakin kafayla düşününce yabancı biri çalsa ses çıkarırdı. Miyavlardı falan. Birde üstüne çantam yerli yerinde duruyordu. Hırsız seçeneğini eledim. Sonra aradım baya ama bulamadım. Sonra ilan falan. Sen nasıl buldun? Arabanda varmış. Metroda ne işin vardı ki?" Yüzünde saliselik bir afallama görsemde hemen toparlandı.

"İstanbul trafiğinden bazen sıkılıyorum. Metro veya metrobüs daha hızlı oluyor." 'Anladım.' dercesine kafamı salladım.

"İşte arkadaşlarla gezmeye çıkmıştık. Sonra bir köşede durmuş etrafını izlerken gördüm. Tasması olduğu için biraz yanında bekledim ama gelen giden olmayınca aldım bende yanıma. Baya beklemiştim hatta. Bir saati geçmiştir."

"Allah Allah. O kadar da aramıştım oysa. Neyse iyi ki sen bulmuşsun. Bir başkası olsa belki bu kadar iyi bakmazdı."

"Belki de."

"Ayıp olmayacaksa eğer artık kalksan mı diyorum. Bir pazar günüm var. Onunda keyfini çıkaramayacaksam neden var?"

"Ayıp oldu. Bu yüzden utanma diye duymamış gibi yapıyorum. Ee ne işle meşgulsün?" Histerik bir şekilde gülüp çok üstelemedim. Zaten en fazla ne kadar kalabilir ki?

"Kişisel asistanlık yapıyorum."

"Kimin asistanlığını?"

"Bir şirketin ceosu işte."

"Hangi şirket?"

"Ne fark eder?"

"Sohbet amaçlı soruyorum işte."

"Sirkecioğulları şirketinin ceosunun kişisel asistanlığını yapıyorum. Oldu mu?"

"Ben ne yapıyorum?" Kaşlarımı çattım. "Anlamadım."

"Sormayacak mısın?" Gülerek istediği soruyu sordum.

"Sen ne işle meşgulsün?"

"Ben çalışmıyorum ya. Kendime uygun bir iş bulamadım henüz." Yüzümdeki gülümseme yayılırken konuştum.

"28 yaşına gelmişsin hala kendine uygun bir iş bulamadın mı? Yok mu babanın şirketinde sana uygun bir pozisyon?"

"Babamın şirketi olduğunu nereden biliyorsun?" Tek kaşını kaldırarak konuşmuştu. Yüzümdeki gülümseme yavaşça sönerken sorgulayıcı ses tonuyla konuştum.

"Babanın şirketi yoktur herhalde." Ufak çaplı bir kahkaha attı.

"Şaka yaptım! Babamın şirketi yok."

"Sen ne komik çocuksun öyle ya! Gül gül öldük. Bu kadar kötü bir mizah anlayışına sahip biri benim evimde bulunamaz. Hadi git artık."

"Düşünceli bir misafir olduğum için yine utanma diye duymamış gibi yapacağım." Dediğinde ufak çaplı bir kahkaha attım.

"Tamam çok düşünceliysen kalk yediklerini topla, yorma beni." Emin olmak için bir müddet yüzüme baktı. Sonra bakışları göğüslerime ya da Niloya'ya -hangisine baktığını anlayamıyordum- kaydı. "Hop!" Gözleri hemen gözlerime kaydı.

"Şeye değil, kediye baktım." Utanmış hali karizmasına karizma katarken Niloya'yı göğsümden alıp koltuğa koydum. Ardından ayaklanıp mutfağa yöneldim. "Gel de yardım et." Arkamdan adım sesleri duyunca sevindim. Mutfağı topladıktan sonra gönderebilirdim onu evimden.

.....

Alp biraz yüzsüz mü ne aşnsoanslams
bizimkilerin kombinlerini de bırakayım şuraya

Alp biraz yüzsüz mü ne aşnsoanslamsbizimkilerin kombinlerini de bırakayım şuraya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir Kedi Meselesi | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin