niki:
sunoo'yla ne isin vardisunghoon:
sana da merhabaniki:
soru sordumsunghoon:
cok gerginsin
bi isim yoktu sunoo'yla
kurs cikisi biraz konustuk ve
eve kadar beraber yurudukniki:
bu kadar misunghoon:
evet
sen nereden biliyorsun hem
niki:
sunoo'yu almak icin cikisa gelmistim
ne konustunuzsunghoon:
pardon da
sanane amkniki:
cevap verecek misinsunghoon:
hayir???
ne diye diretiyorsun
cok merak ediyorsan
siktir git sunoo'ya sor
birilerinin onu sevmesinden korkuyorsun
ondan hoslandigim falan yok
catacak baska birisini bulniki:
ondan hoslanmadigini mi soyluyorsunsunghoon:
belli degil mi ondan hoslanmadigimniki:
ne diye kahkahalarla
gulusuyordunuz o zamansunghoon:
seni ilgilendiren kisi
sunoo mu
yoksa ben miyim
ayrica arkadasimla gulup gulmemem
seni hic ilgilendirmiyorniki:
niye boyle bir sey soruyorsunsunghoon:
merak ediyorum cunku
hoslandigin kisi sunoo
ama
gun sonunda optugun kisi ben oluyorum
beni dun cocuklarla olan bulusmada
tekrar optun
ne yaptiginin farkinda misin??
sunoo'dan hoslaniyorsan
benden uzak dur nikiniki:
neden kiskandigim kisinin
sen olabilecegi ihtimalini
aklina hic getirmiyorsunsunghoon:
benden hoslanmiyorsun cunku
hoslanmadigin birini kiskanmazsinniki:
ama ben seni kiskandimsunghoon:
benimle oynama tamam mi
bir gun opup
ertesi gun baskasina gidebilecegin ve
ardinda birakabilecegin birisi degilim benniki:
kimseyle oynadigim falan yok
seni opuyorsam alti bos degildir(görüldü)
sunghoon, boş gözlerle izlediği beyaz tavan, içini karartacak gibi hissederken bakışlarını oradan ayırdı.
yan döndüğü yatağı hareket ettiğinde gıcırdayarak ses çıkardı. kulaklarında oluşan tırmalayıcı sesle gözlerini devirdi ve zaten çatacak yer arayan ruh hali, ona bile sinirlenmesine neden oldu.
derin bir nefes alarak içindeki sıkıntı dolu havayı dışarı üfledi ve parmaklarıyla şakaklarına baskı yaparak baş ağrısını az da olsa dinginleştirmeye çalıştı. çoçuk, kısa bir süre içerisinde kendisini sıkıntıya düşürmüştü ve bu kadar çabuk sinirlenmesinin nedeninin ona karşı bir şeyler hissediyor olduğundan kaynaklı olduğunu biliyordu. onun ise kendisini sevdiğinden emin değildi ve bu, canını sıkıyordu.
yatarak ve düşüncelerle dolu geçirdiği tahminen yarım saatin ardından dış kapının tıklatıldığını duydu. kaşları, rahatsız edilmenin verdiği hisle çatıldı ve oflayarak yerinde doğruldu.
çocuklardan biri olduğunu düşünüyordu, bu yüzden onları haber vermemenin cezası olarak yavaş adımlar atarak kapıda bekletmeye karar verdiğinde, kapı tekrar tıklatıldı.
sunghoon, kapıyı açtığında karşısında heeseung, jay ya da jungwon'u görmeyi beklerken gözlerinin içine bakarak dikilen çocuğu gördüğünde ufak çaplı bir şaşkınlık yaşadı ve onun kapısında dikildiğini idrak edebildiğinde kapıyı kapatmaya yeltendi ama kapının kapanmasını engellemek için araya koyulan ayakla gözlerini devirerek bakışlarını çocuğun gözlerine çıkardı.
"ne var niki? müsait değilim şu an."
söylediği yalanı anlayan niki, nazikçe gülümsedi.
"beni evine almayı bu kadar mı istemiyorsun yani?" sunghoon, umursamadığını belli etmek için başını rastgele salladı ama içinde, karşısındaki çocuğa duyduğu özlemle ona sarılmasını emreden bir tarafı olduğunu da adı gibi biliyordu.
"ne söylemek istiyorsan çabucak söyle ve git. seninle uğraşamayacağım."
niki, duyduğu sözlerle üzgün bir surat ifadesi takındı ama karşısında dikilen ve ona boş bakışlar atan çocukla arasının bozuk olmasını hiç istemiyordu bu yüzden ses tonunu, öncekinden de ılımlı tuttu.
"sen ve ben hakkında konuşmak istiyorum. kapı önünde mi konuşalım bunu?"
sunghoon, onu içeri alıp almamakta tereddüt etse de, sonunda kapıyı geriye çekerek sonuna kadar açtı ve çocuğun içeri girmesini sağladı.
onunla daha fazla bir arada bulunmak istemiyordu ama niki için atan kalbi, çocuğun daima yanında olmak istediğini belli edercesine, düşündüklerinin aksine hareketler sergiliyordu.
niki içeri geçtiğinde ve ikisi de koltuklara yerleştiklerinde çok beklemeden lafa girdi zira aralarının daha fazla bozuk olmasına katlanamıyordu.
"beni yanlış anladın. sadece ikinizin ne yapıyor olduğunu merak etmiştim. kaba ve emrivaki cümlelerle seni sıktıysam özür dilerim."
"kimi merak ediyorsun niki? beni mi yoksa sunoo'yu mu? hoşlandığın kişi o ama öptüğün kişi benim. bunu bir türlü anlamlandıramıyorum, tamam mı? kimden hoşlanıyorsan onun yanında kal ve diğerini oyalamayı bırak."
niki, sunghoon'un sitemkar ve de sinirli çıkan sesiyle oturduğu koltuktan kalktı ve onun hemen dibine oturarak, sunghoon'un yüzünü kendisine çevirdi.
"lütfen anla beni, ben de bir şeyleri aşmaya çalış-" sunghoon, çocuğun sözünü hızla kestiğinde, yanaklarını kavrayan parmaklardan kurtuldu ve sinirli çıkan sesiyle konuştu.
"bir şeyleri aşmaya, daha doğrusu sunoo'yu aşmaya çalışıyorsan bunu kendi başına yap. ben senin birilerini unutabilmek için kullanacağın oyuncağın değilim. benim de bir kalbim olduğunu ve biri için çarpabileceğini unutma."
niki, birden hiddetlenen çocuğu sakin bir tavırla izlerken başını anladığını belirtircesine salladı ve sunghoon, susup derin nefesler almaya başladığında, dizlerinin üstündeki sağ eli havalanarak sunghoon'u tekrar yüzünden kavradı ve çenesini tuttuğunda gözlerini buluşturdu.
niki, önündeki güzellikten büyülenirken, bakışları karşısındaki bedenin renkli dudaklarına indi ve küçük bir yutkunmanın ardından, kendini, çocuğun dudaklarına yaklaşırken buldu.
dibine giren yüz ile, sunghoon'un titreyen göz kapakları kendiliğinden kapandı ve kalbi hızla çarpmaya başladı.
dudaklarının üzerinde beklediği dokunuşu hissettiğinde, kalbi adeta göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi atıyordu ve ne yapacağını bilmez elleri, niki'ninkileri bulduğunda, parmakları birbirine kenetlendi.
niki, hoş bir öpücüğü sunghoon'un dudaklarına emanet etti ve alınlarını yaslayarak birbirlerinin nefeslerinde dinlendiler.
"bu senin için yeterli bir cevap mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love for dogs | heejake
Fanfictionlee heeseung'un köpeği, alt komşuları sim jaeyun'un kafasına işer.