genç çocuk, kurs çıkışında soğuk havada yavaş yavaş ilerlerken, hâlâ içinde birkaç saat boyunca sunghoon'la yan yana olmanın heyecanını taşıyordu.
ama aklına gelen düşüncelerle gülümsemekten kıvrılan dudakları, aşağı düştü ve büzüldü.
sunghoon, kızların ve erkeklerin sevgili kriterlerine tamamen uyuyordu. yakışıklıydı ve uzun boyluydu. bir kere, eğlenceli ve alaycıl karakterinin aksine kibardı da. sunoo, bazen bir şeyleri yapamadığında ve ondan yardım istediğinde hemencecik onu onaylıyor ve yardım ediyordu.
bu nedenle sunoo, çoğu zaman onu izlemekten kendini alamıyor ve kalbinin hızlanmasına engel olamıyordu.
ama geçen günlerde, en yakın arkadaşının kendisinden hoşlandığını öğrenmiş, üstüne bir şeyler hissetmeye başladığı çocuğun, en yakın arkadaşıyla öpüştüğünü duymuştu.
ilk duyduğunda, ne düşüneceğini bilemediğinden kafası allak bullak olmuştu ve şimdi yeni yeni düşüncelerini rayın üzerine oturturken, karşılaştığı gerçekler onu üzüyordu.
kafasında düşünceler ve kulaklığından dinlediği müzikle kurs alanından biraz uzaklaşmışken, omzuna dokunan elle yerinde sıçradı ve hızla geriye döndü.
omzuna dokunan ve nefes nefese bir şekilde kendisine bakan kişi sunghoon'dan başkası değildi. onu karşısında görmenin sevinci ile gülümseyecek gibi olsa da, kendini tuttu ve kulaklıklarını çıkararak, karşındaki bedenin konuşmasını bekledi.
sunghoon, nefeslerini düzene sokmayı başardığında, derin bir soluk alarak konuştu.
"konuşmak istedim seninle çıkışta, seslendim ama duymadın."
sunoo, elindeki kulaklıkları işaret etti ve kendisini duymasını engelleyenin onlar olduğunu belirtti.
yan yana yürümeye başladıklarında sunghoon tekrar konuştu.
"nasılsın?"
sunoo, kafasını sallayarak sorusunu cevapladı.
"iyiyim, sen nasılsın?"
"bende iyiyim. havalar soğumaya başladı."
"evet öyle oldu biraz, sıkı giyinmezsek hasta olabiliriz. niki çok çabuk olur böyle havalarda."
sunoo, düşünmeden söyledikleriyle içinden küçük bir telaş yaşasa da, bunu dışarı yansıtmamayı başardı ve yürümeye devam ederken, sunghoon'un meraklı bir sesle konuştuğunu duydu.
"niki'den hoşlanıyor musun?"
kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"o benim en yakın arkadaşım. bana açıldığı günden beri sürekli düşünüyorum ama biz yıllarımızı beraber, kardeşçe geçirdik. ne kadar kendimi zorlasam da, ona karşı bir şey hissedemiyorum. üzülmesini asla istemiyorum, onu çok çok seviyorum ama elimden de bir şey gelmiyor."
yanındaki çocuk sıkıntılı bir sesle konuştuğunda, sunghoon anladığını belirtircesine hmm'ladı.
sunoo'nun, niki'den hoşlanmaması, niki'yle ilgilenmesi için önlerinde olan engellerden birini kaldırmak demekti.
ama niki'yle tanışmadan önce, sunoo'yla fingirdeştiği için yanındaki çocuğun kendinden hoşlandığı ihtimali, işleri yine sarpa sarıyordu. bu yüzden bir şeyleri aralarında açıklığa kavuşturmak için, o an konuşmayı tercih etti.
"benden hoşlanıyor musun bilmiyorum ama niki'yle aramda olanları biliyorsun. bu hikayede aranızdaki kötü adam ben gibi görünüyorum biraz ama insan, kimi seveceğini seçemiyor biliyorsun. ilk başlarda sana olan ilgim, seni ne yönde etkiledi bilmiyorum ama şu an dikkatimi çeken sadece niki var. ve bir şeylere başlamak istiyorsam, karşımdaki kişi şimdilik niki olmalı.
sunoo, üzülse de bunu asla belli etmedi ve anlayışla başını salladı.
"ben ayran gönüllüyümdür zaten, takma kafana beni."
gülerek söyledikleri ne kadar üzülmesine engel olamamış olsa da, dudaklarının hareketini bozmadı.
"niki bana bir şans verir mi bilmiyorum ama yine de onu kazanmak için uğraşacağım. umarım seni üzmem, artık haftanın beş günü falan birbirimizin yüzünü göreceğiz büyük ihtimal hee ve jaeyun yüzünden. o yüzden bana kırgın olmanı istemiyorum hiç."
sunoo, anlayışlı olan çocuğun kelimelerine küçük bir kıkırtı salmaktan kendini alamadı.
"biz neler atlattık, bunu mu anlatamayacağız."
ikisi de kahkahalarla yollarına devam ederken, kurs çıkışında onları almak için bekleyen ve ikisini izleyen niki'den haberleri yoktu.
.
cok kisa oldu😭😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love for dogs | heejake
Fanficlee heeseung'un köpeği, alt komşuları sim jaeyun'un kafasına işer.