Sabah uyandığımda kendimden geçmiş bir haldeydim. Hafta sonu gelip çatmıştı. Luka'ya çalışma sözüm, akşam arkadaşlarımla yemeğe dışarı çıkmam gerekiyordu. Ailem ise bir günlüğüne şehir dışına çıkmıştı, bu yüzden buranın sorumluluğu bir noktada bana kitlenmişti. Çok şükür hafta sonu olduğu için, dükkan kapalıydı. Saçlarımı salmıştım, asker yeşili yapışkan bir tulum giymiştim, vücut hatlarımı çok daha güzel gösteriyordu. Göz makyajımı koyu tonda yapmıştım ki, bu sayede göz rengimin eşsiz tonu çok daha belirgin hale gelmişti. Kendimde güzel gördüğüm tek şeydi belki de gözlerim.
Chat'i düşünmeye başlamıştım, benim kurtarıcım. Ona her gün daha fazla aşık oluyordum, belki de sebebi onun eşsiz kişiliğiydi. Kendimi yarın bir gün onunla evlenmiş bir şekilde görmeyi öyle çok istiyordum ki, bunu kelimelerle tarif edemezdim. Fakat aklımda büyük bir soru işareti vardı...
Ya maskenin ardında beklenmedik bir şey varsa?
Kulağa belki aşırı gelecek, belki de mantıksız. Benim mesele yaptığım konu kesinlikle fiziksel görünüşten çok bağımsızdı. Fakat gerçekten beklenmedik bir isim falan olursa diye içim içimi yiyordu. Ama bu çok küçük bir ihtimaldi belki de.
Ne olursa olsun ben onun görünüşüne değil, tamamen kişiliğine aşıktım ve bunu her zaman böyle kabul etmiştim. Sevgili olduğumuz süre boyunca elbette ki gerçekte kim olduğu beni düşündürmüştü fakat asla buna aldırmadım. Çünkü neticede onun kahraman ruhu bile tüm kalbimi kavramaya yeterliydi. O benim kurtarıcımdı.
Bugün kendimi normalden daha tuhaf hissettiğim bir gündü. Sanki kötü bir şey olacakmış hissine kapıldığım o an kendime geldim. Hazırlığımı o anki moduma bağlı olaraktan yaptığım için, normalden biraz daha farklı görünüyordum.
Asker yeşilinden bir açık tonlu uzun kollu ve bacaklarımı tamamiyle kapatan dar bir tulum giymiştim. Bazen moda tasarımcısı olduğumu unutup saçma sapan şeyler giyiyordum ama nedense bunlar o kadar kendime özgüydü ki, bazen giydiğim şeyler sadece bana yakışacak türden şeylerdi.
Göz makyajımı siyah ve kopkoyu yaptıktan sonra, burnuma piercing takmayı ihmal etmedim. Dudak ruju sürmek yerine, sadece nemlendirici sürerek dudaklarımın rengini doğal bıraktım. Bu şekilde nedensizce kendimi çok güçlü ve havalı hissetmiştim.
Bugün olacak prova için o kadar heyecanlıydım ki, bunu kelimelerle tarif etmek benim için çok güç bir olaydı. Müziğe, müziğime ve müzik ruhuma ayrı ayrı aşıktım. Luka sayesinde keşfettiğim bu yönümü bir kere olsun rahat bırakacak duruma gelememiştim. Müzik ve ben ayrılmaz bir bütündük. Moda tasarımı bile onun yanında geri plandaydı.
Annem ve babam sabah kahvaltıya gittikleri için onlara veda etmeden yola koyuldum. Okulun içindeki konferans salonunda çalışmayı düşünüyorduk. Hazır müdür bizi bu konuda rahat bırakmışken, fırsatı değerlendirmek de bize düşerdi. Zaten beş dakikalık mesafe olan okul ve evimin yolunu bu aptal düşüncelerimle çoktan aşmıştım.
İçeriye girdiğimde tam konferans yerine girecektim ki, bir patlama sesi geldi.
Yine, yeni, yeniden.
Şimdi ise tek endişelendiğim şey akumalanan vakanın Luka'ya zarar verip vermediğiydi. Akumalanan kişi kim bilmiyordum ama konferans salonuna doğru koşturduğumda kesinlikle Luka ortalıklarda yoktu. Ona bir şey mi oldu diye düşünürken, akumalı vaka bana doğru yaklaştı.
"Vay, vay, vay. Marinette Dupain-Cheng, seni görmek ne büyük bir şeref." dedi biri ve biraz daha dikkatli baktığımda bu kişinin Felix aptalı olduğunu anlamak zor değildi. O şeytani aptal bakışlarıyla bana dik dik bakarken gözlerimi devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Biri (Marichat)
FanfictionHer şey Marinette ve Chat Noir'in bir akuma vakası yüzünden öpüşmesiyle çok daha aksiyonlu bir hale gelir. Peki onlar, bu durumu biraz fazla duygusallaştırırsa ne olur? [FANFIC] [Devam ediyor]