[bölüm 4]
keeping everything inside - sophie pecora
Derek Hale karanlıktı. Bu karakteriyle ilgili bir karanlık değildi. Hayatına ait bir karanlıktı. PASSIONBAR'da geçirdiği günlerde Stiles bunu hissetmişti. Evde perdeleri açık tuttuğu zaman odası ışık alıyordu. Garaj yolunun girişindeki sokak lambası ikinci katla aynı hizâdaydı, bu yüzden yatak odası gün gibi aydınlık olurdu. Yıllardır lamba açmaya ihtiyaç duymamıştı. Yürüdüğü yollar da genelde ay ışığıyla ya da lambalarla aydınlanmış olurdu. Karanlık, Stiles'ın hayatına ait silik bir parçaydı; Derek'in hayatıysa bu karanlığın çevresine inşa edilmişti.
Perdeyi aralayıp sokağa bakarken dışarının da içerinin de lanet olasıca bir karanlığa esir olduğunu bir kez daha gördü. Omzunun üstünden yatakta oturan adama bakıp "Buraları iyi ışıklandırmıyorlar mı?" diye sordu.
Kurtadamın sıkıntıyla kırışan alnının altında kısılan yeşil gözleri geriye doğru devrildi. "Yasadışı bir bar için neon ışık dikmeleri mantıklı olur muydu?"
Stiles perdeyi bırakıp dalgın dalgın sandalyeye ilerlerken "Yine de biraz ışık olsaydı..." diye mırıldandı ağzının içinde. Elini kahverengi saçlarını dağıtmak için başına götürdü. Ardından Derek'le göz göze geldi. "Ne?"
"Yatağa geleceğini söylemiştin," derken adamın kaşları havalandı. Parmaklarıyla sayar gibi yaptı. "Son dört seferdir."
Gülüp yatakta adamın yanına oturdu. Sırtını yatak başlığına verip dizüstü bilgisayarı kucağına çekti. Kapağı açıp başını kaldırmadan "Işıkları kapatır mısın?" dedi.
"Çok karanlık diyordun?"
Omuz silkti. "Fiziksel bir karanlık değil. Bunu sen de biliyorsun." Gözleri bir anlığına buluştu ve Stiles, Derek'in bildiğini görebiliyordu. Sonra ışıklar söndü, odayı bilgisayardan yansıyan ışık aydınlatıyordu.
Derek yatakta yanına otururken yorgunca iç çekti. Ekrandaki film afişini görünce inledi. "Bu filmlerden kaç tane var? Kahrolasıca..."
Filmi başlatmak için Star Wars logosuna tıklarken umursamazca "On iki, sanırım," diye cevap verdi adamın sorusuna. Yerinde kayıp rahat bir pozisyon aldı. Kucağına uzatılan çerez tabağını zevkle kabul etti ve filmin giriş jeneriği başlarken hafif bir hareketle ekranı Derek'in de görebileceği şekilde ayarladı.
İlk sahne ekrana gelirken "Bütün filmleri bitirene kadar gelmeye devam edersen," dedi Derek, ağzına bir ceviz attı. "Muhtemelen müşterilerimi tamamen kaybedeceğim."
Ve yine başlıyordu. Tam da hayatına anlam katan film serisini paylaşacak birini bulduğu için zevkten gözü dönen Stiles'ın konsantre olduğu anda. Pekâlâ Derek'in aklının hâlâ işte olduğunu biliyordu ama bazı anlarda PASSIONBAR'ın günahlar için ayrılmış üst katındaki bir odada, para karşılığı insanları memnun eden bir adamın yanında oturduğunu unutuyordu işte. Unuttuğunda mutlu hissediyordu. Derek'in varlığı onu kalabalık hissettiriyor ama yine de yormuyordu. Ve Stiles ilk kez birini, birlikte Star Wars izleyecek kadar çok benimsemişti. En yakın arkadaşı Scott da çok iyi bir insandı ama Stiles onun, bu filmle arasındaki bağı hissedemeyeceğini düşünüyordu. SW, Stiles'ın hayatını kurtarmıştı. Scott bunu anlayamaz gibi geliyordu.
Işıklar ve sahne değişirken, filmdeki seslerin arasından "Gelmemi istemiyorsan," diye mırıldandı. Omuz silkti. "İşi bırak."
Aralarına sessizlik çöktü. Filmi izlemediğini biliyordu. Bu, o türden bir sessizlik değildi; yani bir şeye odaklanılan türden. O an odayı dolduran sessizlik, kalp kıran bir sessizlikti çünkü Stiles, Derek'in işi bırakamayacağını biliyordu. Nedenini bilmiyordu ama adam ona bunu bastıra bastıra söylemişti. Ve ne zaman bunu söylese yüzünde canı yanıyormuş gibi bir ifade beliriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more time || sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF | STEREK Keşke uçmayı hiç öğrenmeseydik.