[bölüm 8]
taylor swift - blank space
PASSIONBAR'a ilk geldiğinde Derek Hale'in acısı ilk günki gibi tazeydi. Hiç kimse ona acımamış, kaybına saygı duymamış veya en ufak bir umursama belirtisi göstermemişti. Varlığı çöp konteynırlarındaki eski bir ayakkabı gibi hor görülmüştü. Bu işe ilk başladığında acıyı hissedebilecek bir kalbi vardı. Sonra bir sabah, buradaki ikinci yılının ortalarında, hiçbir şey hissetmediğini fark etmişti. Bütün duyguları bir gecede silinmiş gibi bomboş kalmıştı. Rahatladığını itiraf ediyordu. Artık incinmeyecek olmanın düşüncesi bile Derek'in defalarca kırılmış olan parçalarını toparlamaya yetmişti.
Şimdi neden dehşete kapılıyordu?
"Beni mi görmek istedin?" diye cıvıldayarak karşısına dikilen Allison'a bakmak için silkelendiğinde, kızın devasa gülümsemesiyle kaplanan çenesini eline yaslamış olduğunu gördü. "İyi görünüyorsun Derek. Uzun zamandır bu kadar canlı göründüğünü hatırlamıyorum. Hm? Bir şey mi soracaksın?"
Ardı ardına sıralanan kelimelerden güçlükle fırsat bulunca "Evet," diye araya girdi. Elindeki kurulama bezini tezgâha bırakıp öne eğildi. "Bir haftadır müşterim yok."
Aralarına bir sessizlik çöktü. Kızın kırpışan gözlerine bakan Derek onun belki de ne demek istediğini anlamadığını düşündü.
"Allison? Kate bunu duyarsa..." Dişlerini sıkıp susmak zorunda kaldı.
"Endişelenecek bir şey yok. Ödeme yapıldığı müddetçe iktidarsızlık yaşasan da umurunda olmaz." Sanki konuşulan konu, içkinin yanında servis ettikleri bir-iki tatlıdan biri olan çikolatalı kanepelerin bitip bitmemesiymiş gibi rahat olan kız, Derek'in algısını alt üst etmeyi başarmıştı. Yüzünde bar ışıklarına rağmen samimiyetinden hiçbir şey kaybetmeyen sıcak bir gülümseme vardı.
Derek onun kısılan gözlerine bakmaktan kendini alabildiğinde, "Ödeme yapıldı mı?" diye sordu. Kirli sakallarıyla kaplı çenesini sıkıp bir cevap bekledi.
Kızın yüzündeki gülümseme mümkünmüş gibi biraz daha genişledi. "Evet, yapıldı."
Kalın kaşları çatılırken "Kim..?" diye başladı ama sonra daha cümlesini tamamlamadan, aslında cevabı bildiğini fark etti. Geniş göğsündeki kalbi çaresizce çırpınmaya başladı. Hızlanan nabzını kontrol altında tutabilmek için dilini ısırsa da bu pek mümkün olmadı. Bir kilometre çapındaki her doğaüstü, göğsünü delmeye yemin etmiş gibi delicesine çırpınan kalbinin vuruşlarını duyabilirdi. Kendisine bakıp gülümseyen Allison'ın bile bunu duyabileceğinden emindi.
Dehşete kapılıyordu.
Stiles onun için para harcıyordu. Stiles onun için zaman harcıyordu. Stiles onun için enerji harcıyordu. Stiles onun için çaba harcıyordu.
Stiles onu önemsiyor, onun iyi olmasını istiyor ve onu iyileştirmeye çalışıyordu. Derek, ailesini kaybettiğinden beri yıllardır buna benzer bir ilgi görmemişti. Hiç kimse ona olduğundan daha fazlasıymış gibi yaklaşmaya ihtiyaç duymamıştı. Kimse bunun için çaba harcamaya hevesli değildi. O bir kurtadamdı, insanların doğal düşmanıydı ve bir alfa olarak yaşayan en tehlikeli canlıydı. Bazen Derek'in kendisi bile ölmesinin daha iyi olacağına inanıyordu.Bunca zaman onu hayatta tutan tek şey, küçük kardeşinin hayatta olma ihtimaliydi. Şimdiyse Stiles vardı. Derek'ten hayatta kalması dışında başka hiçbir şey beklemeyen, dünyanın en güzel adamı. Günahlarla dolu hayatında, Derek ilk kez cezalandırılmak yerine kutsandığını hissediyordu.
Allison'ın boş bıraktığı sandalyeye yerleşen bir müşteri, dikkatini çekmek için ellerini gömleğinin yakasından içeri sokunca irkilerek geri çekildi. Bedeni bu dokunuşlara alışkındı. Onun hayatı buydu. Yine de bir ses kafasının içinde kirli olduğunu bağırıp duruyordu. Bahsi geçen ses, Stiles'la tanışmalarından sonra ortaya çıkmıştı. Ve gittikçe yükseliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more time || sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF | STEREK Keşke uçmayı hiç öğrenmeseydik.