[bölüm 3]
lost in japan - shawn mendes
Yeniden buraya gelmekten nefret ediyordu ama Stiles bir hata yapmıştı ve en yakın arkadaşı olarak Scott'ı seçmişti. Bu da yeniden PASSIONBAR'ın ter ve seks kokan kalabalığının ortasında dikiliyor olmasını açıklıyordu. Gelmeyeceğim dediği hâlde. Buraya son adım attığı geceyi düşününce geri dönmek aklına gelmezdi. Ama yine ve yine, Scott onun en yakın arkadaşıydı ve Allison'ı görmek için buraya gelirken onun şoförü olmak zorundaydı. Aksi takdirde sevgili arkadaşını alkollü bir şekilde yolun kenarında kurtlara yem olması için kaderine terk etmesi gerekirdi.
Önüne itilen bardakla iç çekip bakışlarını karşısındaki barista kıza çevirdi. Çikolata tenli kızın güzel yüzünde bir gülümseme vardı. Stiles için bile dâvetkar görünen bir gülümseme. İçki bardağını işaret ederken "Müesseseden," diye kıkırdadı. Gözalıcı bir sesti, Stiles bunu inkâr edemezdi. Eğer ki odağı barın diğer tarafında ağzının içine düşen müşterilere servis yapan adamın üzerinde olmasaydı, bu güzel baristanın ilgisini hoş bulabilirdi. Ama tamamen başka bir yere odaklanmıştı.
Bardağı geri iterken "Teşekkürler," diye mırıldandı kıza. "Ama gerek yok. Sizin iğrenç müessesenizin ikramını kabul edemem."
Dudak büken kızın gözleri bir anlığına yan tarafa, müşteriler tarafından taciz edilen iş arkadaşına kaydı ve yüzünde muzip bir gülümseme belirdi. "Başka türlü ikramları kabul ediyorsun sanırım."
Duyduklarıyla kulaklarına kadar kızarırken bu tarz bir konuşmanın içine nasıl düştüğünü anlayamayan Stiles, "Öyle bir şey kastetmedim!" diye savunmaya geçti. Gerçi bunun pek de bir anlamı yoktu çünkü kız çoktan sırıtmaya devam ederek kokteyl hazırlamaya geri dönmüştü. Başını tezgâha gömmekle kaçıp gitmek arasında kalsa da barın köşesinde Allison'la gülüşerek içkisini yudumlayan arkadaşına bakınca iç çekip oturmayı sürdürdü. Şayet dışarısı bu kadar soğuk olmasaydı, arabada oturup beklemeyi tercih ederdi ama bu havada muhtemelen donarak ölürdü.
Bakışları bir kez daha bar tezgâhının arkasındaki adama kaydı. İçkileri servis ederken müşterilerin elleri yakasını çekiştiriyor, tişörtünün altından tenini avuçluyor ve dudakları kim bilir hangi ahlaksız sözleri kulağına fısıldıyordu. Onu izlemek bile Stiles'ın kanını öfkeyle kaynatmaya yetiyordu. Bu kirli dünyanın daha da kirli olan bir tarafına düşmüştü ve bundan her hücresiyle nefret ediyordu. Adamın yüzündeki yorgun ve duygusuz ifadeye bakmak kalbini kırıyordu. Bir insana sırf doğaüstü güçlerle doğduğu için böyle davranmak adil değildi.
"Hey," diye seslendi çikolata tenli kıza. Kızın dikkati bardaklardan ona dönünce boğazını temizledi. "Gece... Eh... Geceliği ne kadar?" Allison'ın indirimi olmadan Derek ne kadar ediyordu, bilmek istiyordu.
Kız bir ona bir de Derek'e baktı. Yüzünde biraz önceki devasa sırıtışı belirdi. "Ovv. Eninde sonunda herkes Derek Hale'e teslim olur. Bunu biliyordum." Kaşlarını kaldırıp indirdi.
Stiles bakışlarını kaçırınca bu kez de Derek'le göz göze geldi. Muhtemelen ne konuştuklarını duymuştu. Bu düşünce iyice utanç vericiydi ama onu boşverdi. "Bir soru sordum."
"Oh," diye kendine geldi kız. "Bir saat iki yüz dolar. Gece boyunca kiralamak istiyorsan bin dolar. Beşte kapatıyoruz."
Bin dolar. Söz konusu adamın gözlerinin çevresini saran siyah halkaların, yüzündeki uykusuz ifadenin değeri bin dolardı. İnanması güçtü ama kim iyi bir gece geçirdiği müddetçe bu iş için para ödediği insanın iyi olup olmadığını önemserdi ki? Elbette Stiles. En başta da parayla ilişkiye girmiyor olması da bundandı zaten. Kimse bu hayata gönüllü olarak katlanmıyordu. Derek Hale'in rujla kaplı yüzündeki düz ifade de adamın bu işten ne kadar nefret ettiğini kanıtlıyordu. Ama kendinden baya emin konuşuyordu. Stiles'ı yatağa gelmesi için ayartırken ısrarcıydı. Paranın hakkını verme konusunda kendi inançları olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more time || sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF | STEREK Keşke uçmayı hiç öğrenmeseydik.