• wish i never knew you •

575 69 29
                                    

[bölüm 5]

small talk - niall horan

Dudaklarını aralayıp nefes almaya çalıştı. Acıyı tolere etmeyi uzun zaman önce öğrenmişti ama ciğerleri havasızlıktan sızlarken fizyolojik yapısı çırpınma dürtüsüne karşı koyamıyordu. Boynuna dolanan ip biraz daha çekilip onu boğarak öldürmekle tehdit ederken tırnaklarını yatağa geçirdi. Arkasından gelen kahkahaları duymamak için zihninde sesi bastırdı. Sırtına inen darbelerin yakıcılığıyla, alt taraflarındaki tahribatın bütün bedenini uyuşturmasıyla ve yaşadığı aşağılanmayla başa çıkabilirdi. Ama gözlerinin önünde belirip kaybolan oğlanın hayaliyle başa çıkamıyordu.

İp nihayet gevşeyip çözülürken yatağa yığıldı. Terle kaplı kadın, yüzündeki devasa gülümsemeyle adamın ellerini çözerken ona aşağılayıcı bir bakış atmayı ihmâl etmedi. "Aldığın paranın hakkını verdiğini bilmek güzel, Derek." Sarı saçlarını omzundan geriye atarken çıplak olmayı umursamıyordu. Eğilip adamın alnındaki terli saçları geriye taradı, tutamları parmaklarının arasında sıkıştırıp çekti. Derek dişlerini birbirine bastırıp acıyan saç köklerindeki baskıyı azaltmak için başını geriye yatırdı. "Biliyorsun ya, tek bir hata... Tek bir hata seni ipin ucuna götürür."

Başı savrularak bırakılınca yatağa geri düştü. Göğsü hızla inip kalkan ve nefes almak için çırpınan adam yatakta kıvranırken kadın hiçbir şey olmamış gibi kıyafetlerini üstüne geçirip odadan çıktı.

Yatakta yan yatmış vaziyette boş gözlerle duvarı izlerken Stiles'a gitmesini söylemiş olmaktan bir kez daha pişmanlık duydu. Oğlan farkında değildi belki ama Derek'i, sandığından daha fazla şeyden koruyordu. Onu sadece uykusuzluktan ve yorgunluktan korumuyordu; onu müşterilerin azabından da koruyordu. Derek vücudundaki acıyla titrerken aslında uzun zamandır parçalanmaktan, eziyet görmekten ve aşağılanmaktan ne kadar korunduğunu fark etti. Stiles onu insan olarak görmüştü. Onu sohbet etmeye değer saymıştı. Derek'i kurtarmak istemişti. Ona kısacık bir an bile olsa ışığı göstermek istemişti ama Derek artık bu karanlığa bağımlı olmuştu. Diğer türlü nasıl yaşanacağını unutmuştu.

Boynunda ve bileklerinde ipten kaynaklanan yeşermeleri, sırtında kanayan kesikleri ve arka tarafındaki zonklamayı görmezden gelerek ağır ağır ayaklandı. Duşa girdi. Nafile bir çabaydı. Biraz su ve sabunla temizlenebilecek bir beden değildi onunkisi. Çıktığında da aynı şekilde kirli hissediyordu. Yine de pantolonunu ve gömleğini giyerek bara inmek için hazırlandı. Öyle ya da böyle hayat devam ediyordu. Derek de kendini alt kata sürüklemeye devam etmeliydi.

Alt kata indiğinde Braeden'ı her zamanki kalabalığa servis yaparken buldu. Kahverengi bukleleri sırtından aşağı dökülüyordu. Kokteylleri çalkalarken yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Başını bir an çevirince Derek'le göz göze geldi ve kısa bir an için yüzündeki neşeli ifade dehşete dönüştü. Ama bu öyle kısacık bir andı ki adam hayal gördüğüne inandı. Tek kelime etmeden tezgâhın arkasına geçip içkileri hazırlamaya başladı.

Kendisine sarkıntılık eden bir kıza servis yaptığı esnada Braeden yanına yaklaşıp "Ne kadar kötü?" diye sordu.

Yakasındaki elden kurtulmayı başaran Derek sarhoş kıza ters ters baktıktan sonra Braeden'a döndü. "Her zamankinden kötüydü."

"Lanet olsun." Çikolata tenli kız yüzünü buruşturdu. "Kesinlikle Stiles'ın seni tüm gece kiraladığını duymuş olmalı."

Derek cevap vermedi ama Braeden'ın haklı olduğunu biliyordu. Kate Argent, en kıymetli parçasına göz koyulduğunu hissetmiş olmalıydı. Aksi takdirde Derek'in sırtını bu kadar hırsla parçalamazdı. Normalde bu kadar uzun süre o odada kalmazdı ama bu gece, adamı parçalamaya yeminli gibiydi. Üstelik Derek, oğlanı bir aydır görmüyordu. Bu yüzden bu kadar işkenceye tahammül edebilecek hâlde değildi. Bir an, bu gece gözlerini sonsuza dek kapatabileceğini ummuştu. Ama tam da sınıra ulaştığı noktada Kate durmuştu. Adamın sınırlarını çok iyi tartıyordu. Onu öldürmüyor ama yaşamasına da izin vermiyordu. Derek öylece savrulup duruyordu.

one more time || sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin