0.8

467 65 84
                                    

merhaba, ben geldim. yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar perisi 🧚‍♀️

aybike & berk whatsapp özel sohbeti.

aybike: seni asla affetmeyeceğim|
bana anlatmadığın|
bunu kendim öğrendiğim için|
asla affetmeyeceğim seni|
nasılsın?

berk: iyiyim
kitap okuyordum
sen nasılsın

aybike: okula gelmedin?

berk: mecburdum|
biraz üşütmüşüm
gelemedim
yarın gelirim

aybike: yalancı|
sana nasıl inanıyorum|
bilmiyorum|
ne okuyorsun

berk: gece yarısı kütüphanesi

aybike: "hayatı anlaman gerekmiyor.
yaşaman yeterli."
diyor kitapta
güzeldir (:

berk: ve diyor ki
"hiçbirimiz dünkü insan değiliz."
belki ben dün istiyordum
bugün istemiyorum
ne anlamayı
ne yaşamayı

aybike: berk
bırak
nolursun bırak artık
iyileşebilirsin
zorlu bir süreç olsa da
iyileşme ihtimalin var

berk: öğrenemezsin|
neyden bahsediyorsun?

aybike: yetmedi mi salağa yatmak?
daha doğrusu beni salak yerine koymak
ben sanıyorum ki
intihar edecek
onun sorunu bu
bir insan kendisine fiziksel anlamda
iki ayrı şekilde zarar veremez sandım
ama sen, berk...
kendini iki yoldan ölüme açmışsın
soğuk yaklaşıyor
yalvarırım sana
kapat kapılarını
ısın
ısınalım

berk yazıyor...

berk çevrimiçi.

aybike: arayabilir miyim?

aybike aranıyor...

arama yanıtlandı.

"arayabilirsin."

oğlanın sesindeki titrek yapı, kızın içine işlemişti. biliyordu, berk'in o hastanede gittiği bölümü biliyordu. beyninde bir tümor olduğunu biliyordu, onun çoktan ölüme razı geldiğini anlıyordu...

ama bu böyle olmazdı ki.

"tedavi olabilirsin, yalvarırım."

kendi kendine gülümsedi, berk. öz ailesi onu düşünmezken aybike'nin ilgilenmesi hem mutlu etmiş, hem acı vermişti.

iki tezat nasıl aynı anda böylesine güzel olabiliyordu?

"ben... bilmiyorum. bazı şeyleri unutmaya başladım."

ikisi de aynı anda, birbirlerinden habersiz ağlamamak adına dudaklarını birbirine bastırdı.

"eğer bir gün sonumu unutursam, bileğimdekiler yardım edecekler."

titriyordu sesi. aybike ona sıkıca sarılmak, ölüme açtığı iki kapının önüne siper olmak istedi.

"unut, ben yerine aydınlığı koyacağım."

minik bir tebessüm kondurdu dudaklarına.

"hâlâ mı be kızım... ya seni unutursam?"

"kendimi yeniden hatırlatırım."

"hep mi?"

"hep. sen yeter ki yaşa."

bir süre sessiz kaldı, kızıl. telefonun ucunda sabırla bekleyen kızın belli belirsiz ağlayışlarını dinledi, iç çekişlerini göğüs kafesine hapsetti.

"aybike..."

"hm?"

"bu yaşta ölümü düşünmek beni çok yoruyor, neden ben? canım neden bu kadar çok yanıyor?"

buna verebilecek bir tesellisi yoktu, genç kızın. ne söyleyeceğini bilemedi, gözyaşlarına hakim olamadı.

yorgunlukları, göz altları, o hastane ismi ve kızılın sürekli ölümü düşünmesi, yaşama odaklanamamasının nedeni buydu.

o hastaydı ve yanında kimse yoktu.

"hayat bazen güçlü insanlara acı verir, ileride mutlu olabilsinler diye."

kızılın ağlayışlarını işitti.

"iyi ama benim ilerim yok ki..."

"var, olacak."

başını iki yana salladı, kızıl.

"doktorum sana nasıl bilgi verdi?"

"dosyanı çaldım."

kıkırdadı, kızıl.

"ama sadece tanı kısmını görebildim."

ondan saklamanın bir anlamı yoktu.

"aybike..."

kızı geceler boyu ağlatacak o gerçeği söyledi.

"ameliyat çok riskli, benim gerçekten bir ilerim olmayabilir."

ecza deposu / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin