1.1

276 32 12
                                    

selam, uzun bir aradan sonra ben geldim! ecza deposu hayatımın bir döneminde hislerimin safe place kurgusuydu. tüm olumsuzlukları ve güzellikleri satırlara bırakıp sizlere emanet edebiliyordum. 

ve buna devam edelim istedim. 🖤

yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın, iyi okumalar perisi 

VazgectimBenBugun güzelliğim için.

"dünyada sevgi diye bir şey varsa, bu benim ona duyduğum şeydir."* 

genç kız tebessüm etti. kolları kesiklerle kaplı oğlanın doğum günün kutlu olsun can tanem deme şekliydi bu. yaşa, demekti. ben seviyorum, sen yaşa can içim. ben seviyorum, benimle yaşa can içim. 

sen seviyorsun, en çok bunun için yaşarım can içim.

kıvrıldığı koltukta, kızıl oğlanın göğsüne sokuldu. başını yasladığı yer ne kadar da ağırdı öyle... nasıl yüklerle doluydu. dokunulmazdı sanki. genç kız oraya başını yasladığı an ihlal etmişti gerçeği. es geçmişti, siktir etmişti kuralları. 

berk özkaya, beynindeki tümörü yönetemiyordu belki ama kalbini yönetebilirdi.

sevgilisinin kıvırcık saçlarını okşamaya başladı. "hiç buralara kadar ilerleyebileceğimizi düşünmezdim," dedi. kız kıkırdadı. acı dolu bir kıkırdayıştı bu. zaten ne zaman gerçekten ağlayabilmişti ki? yaşadığı travmaları kahkahalara vurmaktan delirdiğini düşünüyordu. 

"ben direkt senin ilerleyebileceğini düşünmüyordum." burukça tebessüm etti, kızıl. kendisi de düşünmüyordu ya... o gün bitirememişti işini. kaan'ın intihar etmeden önceki gün genç kıza verdiği o fularla tutunmuştu hayata. genç kız yetişmiş, bağlamıştı derin kesikle kirlenmiş sol bileğine.

"ilerleyebiliyor muyum ki?" hafifçe tebessüm etti genç kız. "ilerliyorsun." sevgilisinin kucağına yasladı başını. koltukta yatar pozisyona gelmişti. elleri, yüzünü sevmek için harekete geçtiğinde ona hâlâ dokunuyor olabilmenin bir mucize olduğunu düşündü.

"ilerleyebilmenin en büyük kanıtı, şu an sana hâlâ dokunabiliyor olmam değil mi?" dudakları titredi. "ama ben unutuyorum... sürekli."

"ben sana hatırlatırım." sevgilisinin elini tuttu, dudaklarının üstüne yaslayarak minik minik öptü. "dün kollarımın arasındaydın mesela, hep öptüm seni. yemek yaptım, yedin... sonra doktora gittik ve ameliyatı kabul ettiğini söyledik."

"söyledik."

genç kız, oğlanın sesindeki o bitik tonu anlayabilmişti. biliyordu, kolay değildi. ameliyata o kadar kapatmıştı ki kendisini her şey ani gelişmişti; fazlasıyla ani. berk özkaya, genç kıza nasıl bir doğum günü hediyesi verebileceğini sormuştu ve genç kızın cevabı çok net olmuştu: ameliyat olarak yaşamının her gününü bana hediye edebilirsin. 

bir süre sessiz kaldılar. berk, sevgilisinin omzunda yıldızlar çizmeye başladı parmağının ucuyla. "ameliyattan çıkabilirim, değil mi?" 

genç kız gülümsedi. korkuyordu, çok korkuyordu ama bunu oğlana belli edemiyordu. ölürse ne olacaktı? o masadan kalkamama ihtimali vardı ve genç kız bunun acısıyla yanıp kavrulacağını da biliyordu. 

ama olumlu düşünecekti. 

"çıkacaksın," dedi güven verir bir sesle. 

gözlerini kapattı, berk. o anın hayalini kurmaya çalıştı ama her şey çok karanlıktı. 

ecza deposu / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin