1.9

1.3K 167 69
                                    

Yeonjun Soobin'in söylediği gibi 10 dakika içinde onun evinin önüne gelmişti. Geldiğine dair kısa bir mesaj çekip omegayı beklemeye başladı. Burnuna ulaşan hafif çilek kokusuyla başını kapıya doğru çevirmişti.

Soobin yine tüm güzelliği ile Yeonjun'a doğru geliyordu. Yeonjun kollarını açarak ona sarılmak istediğini göstermiş oldu. Bunu anlayan Soobin koşarak Yeonjun'un kollarındaki yerini buldu.

Küçükken yaptıkları şeyleri tekrardan yapabilmek Yeonjun'un kalbine hiç iyi gelmiyordu. Bu anı yaşamayı öyle özlemişti ki. Çilek kokusunun ciğerlerini doldurması ile dünyanın en mutlu insanıydı artık.

Soobin ise yıllardır kendini mahrum bıraktığı bu petrikor kokusunu bir kez daha hissetmiş olması ona güven veriyordu. Omegası ile de tamamen kopuk bir iletişimi vardı ama Alfa sayesinde onu daha fazla hissetmeye başlamıştı.

Sonunda ayrılan ikili kocaman gülümselerini birbirlerine sundular. "Nasılsın Bin?" diyerek omeganın iyi olup olmadığını bir de ondan duymak istedi Yeonjun.

"Gayet iyiyim Jun. Endişelenmene gerek yok." demesi ile Yeonjun gelen rahatlama ile aldığı derin nefesi vermişti.

"Soobin ben dışarı çıkalım demiştim ama aklımda gidecek bir yok açıkçası." Soobin aklına gelen yer ile Yeonjun'un elini tutmuştu. Tamamen küçük Soobin'di işte bunu yaparken.

"O zaman beni takip et Jun." diyerek alfayı peşinden götürüyordu. Yeonjun'un kalbi için son günlerde yaşadığı her şey çok fazlaydı.

Küçükken beraber oynamaya geldikleri o parka gelmişlerdi. Canları ne zaman sıkılsa burada biterdi ikili. Şimdi yıllar sonra burada yeniden beraberlerdi.

"Buraya seninle yeniden gelebileceğimi düşünmezdim." Mırıldanarak söylemişti bunu Yeonjun. Kafası gerçekten o kadar karışıyordu ki. Soobin'e karşı en ufak rahatsız edici harekette bulunmamak istiyordu. Bu yüzden kafasında her şeyi ölçüp tartıyordu.

"Yeonjun hadi oturalım." diyerek küçükken her zaman oturdukları o ağacın altına oturmuşlardı. İkisinin gözleri de ağaçta geziniyordu. Gözlerine takılan 3 adet şemsiye resmi ile gülümsediler. Birazcık bozulsa bile hâlâ buradaydı resimleri.

"Şemsiyelerimiz silinmemiş. Buraya sen olmayınca gelmek istememiştim." Elini kendi çizdiği şemsiye resminin üzerinde gezdirdi. Soobin de aynısını yaparak iç çekti.

"Ben de gelmedim. Anılarımızın silinmemesi hoşuma gitti. Şemsiyeleri çizdiğimiz günü hatırlıyorsun değil mi?" Yeonjun başını sallayıp "Evet. Annemin o gün bize şemsiye getirmesi ile çok sevinmiştim." diyerek gülümsedi.

Flashback

Yeonjun,Soobin ve Nayeon; 8 yaşında

Yeonjun, Soobin ve Nayeon o gün okuldan tek başlarına dönmek için ailelerinden izin almışlardı. Bunu sık sık yaptıklarından dolayı aileleri artık takmıyordu onları. Sonunda her zaman buluştukları parla ulaşmışlardı.

Nayeon büyük bir heyecanla ikiliye sıra arkadaşından bahsediyordu. Aslında her gün o kızdan bahsediyordu. Bu yüzden Yeonjun ve Soobin, Nayeon'un diyeceği her şeyi ezberlemişlerdi.

Her zaman oturdukları ağacının altına yerleştiler. Yeonjun, Nayeon ve Soobin'in ortasına oturmuştu. Soobin başını Yeonjun'un omzuna koyarak gözlerini yavaşça kapattı. Birazcık Yeonjun'un omzunda dinlense sorun olmazdı.

Nayeon, Yeonjun ve Soobin'in birbirine bu kadar yakın olmasına çok özeniyordu. Gerçekten ikilinin arasındaki bağ herkesi kıskandıracak düzeydi. Dünyanın en tatlı kişileri oluyorlardı beraber.

Strawberry, YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin