1.4

1.3K 166 46
                                    

Soobin abisi ile bulaşacakları kafeye doğru ilerledi. Pencere kenarında oturan bedeni gördüğünde vücudu kaskatı kesilmişti. Abisi çok büyümüş olmasına rağmen hâlâ 11 yaşındaki halini andırıyordu. Sadece yüzü daha belirginleşmişti ve boyu uzamıştı.

Bir süre kendine gelmek için orada bekledi. Derin bir nefes almıştı. Yavaşça adımlarını kafenin kapısına doğru yöneltti.

Jungkook kardeşini görmesi ile el salladı ona. Buruk bir gülümseme vardı yüzünde. Soobin o kadar çok büyümüştü ki. Daha da güzel birisi olmuştu. Tek fark eskisi gibi kendisine gülümseyerek bakmıyor ya da koşarak sarılmıyordu.

Soobin düz bir ifade ile Jungkook'un karşısındaki sandalyeye oturdu. "Hoş geldin Soob." dedi Jungkook. Korkuyordu. Kardeşinden alabileceği tüm tepkilerden korkuyordu.

"Ne söyleyeceksin bana?" dedi Soobin. Sesi kısıktı. Birbirlerine özlemle bakıyordu ikili ama Soobin bunu belli etmemek için her şeyi deniyordu.

"Çok büyümüşsün.  O kadar yakışıklı olmuşsun ki.."

"Evet, büyüdüm. Burada olsaydın bu kadar şaşırmazdın zaten." Jungkook'un boğazına bir yumru inmişti. Buraya gelmeden kendince 100 konuşma yapmıştı ama Soobin'i gördükten sonra her şeyi unutması ile kaldı.

"Soobin ben.." derince bir nefes aldı. Kardeşinin ona inanmasına ihtiyacı vardı. Tekrardan onlara kavuşmaya her şeyden çok ihtiyacı vardı.

"O zaman söylediklerim ya da yaptığım her şey için senden o kadar özür dilerim ki... Gerçekten aptaldım. Babamın lafları ile canımdan daha çok sevdiğim kişileri üzdüm. Bunun farkına vardığımda geri gelemedim."'

"Neden? Gelmeyi geç aramadın bile bizi. Annemler günlerce seninle konuşmak için yalvardı. O adamı arayıp seninle bir kez olsun konuşmak için her şeyi yaptı ama sen istemediğini söylemişsin. Nasıl yıkıldı haberin var mı?" O günleri hatırladıkça sinirlendi Soobin. Kendisinden çok annesi üzüldüğü için böyleydi.

"Arayamadım ki. Babam telefonunu asla vermiyordu. Annemin beni aradığından hiç bahsetmedi bana zaten. Sonradan ulaşmaya çalıştım ama babam bir şekilde engel oldu. Ben onun nasıl bu kadar kötü birine dönüştüğünü anlamadım Soobin. Kafamda her zaman kahramandı. En doğru şeyleri o yapardı. Çocuktum işte. Zamanla fark ettim her şeyin yanlış olduğunu. O gün söylediğim sözlerin hiçbirini düşünmüyorum inan bana. Sizi çok özledim. Benim küçük Soob'umu çok özledim." Jungkook göz yaşlarını tutamamıştı. Feromonları acılaşmış ve etraftaki kişilerin dikkatini çekmişti.

Soobin ayağa kalkarak abisinin yanına yaklaştı. Ona dokunup dokunmamak arasında kalmıştı. Eli öylece havada duruyordu. En sonunda koluna dokunarak " Ağlama lütfen. Hadi başka bir yerde konuşalım." diyerek abisinin kalkmasına yardım etmişti.

Jungkook göz yaşlarını sildi. Boğazında hâlâ o düğüm vardı. Korkuyordu. Kardeşinin onu hiçbir zaman affetmeyeceğinden korkuyordu. Hesabı ödedikten sonra beraber ağaçlık bir alana oturdular. Etrafta çok kimse yoktu.

"Soob beni affedemez misin?" dedi yaşlı gözlerle kardeşine bakarak. Soobin ise duygu karmaşasının içindeydi.

"Ben bilmiyorum." dedi Soobin kısık bir sesle.

"Babamın söylediği sözlere o zamanlar hak veriyordum. Onunla gitmeyi kabul etme sebebim sadece buydu. Orada da babamın sözlerine göre ilerliyordum. Dedim ya kahramanımdı diye her şeyi doğruymuş gibi geliyordu. Yanılmamı sağlayan biri oldu. Bana her şeyin en doğrusunu gösteren kişi."

Soobin abisini tüm dikkatiyle dinliyordu. Jungkook da kafede aldıkları sudan bir yudum alarak kardeşine yeniden baktı. Ona her şeyi anlatması gerektiğini düşünüyordu.

Strawberry, YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin