2.2

1.2K 125 77
                                    

Hayatımızda büyük değişiklikler yaşayabiliriz. Bazen bu değişiklikler hayatımıza küçük bir kıvılcam koparak gelir. Kendi tabularımızı gözümüzde o kadar büyütürüz ki o küçük kıvılcım sanki dağlar kadar büyük ve korktucu hissettirebilir.

Soobin'in hayatı da bu kıvılcımların büyümesiyle değişmişti. Babasının ve biraz da abisinin ona armağan ettiği kıvılcımlardı bunlar.

Soobin en sonunda bu kıvılcımların tutuşması ile alevlerin içine düşmüştü. O kadar savunmasız bırakılmıştı ki kendini en sonunda hapsedilmiş bir şekilde bulmuştu.

O küçük haliyle onu oradan çıkaracak seçeneğin ne olduğunu kavrayamamıştı. Kendince duvar örerse kurtulurum sandı ve belki de çevresindeki herkesi bu yüzden uzaklaştırdı. Artık yalnızca kendisinin tehlikelide olacağını düşündüğü o boşluktaydı.

Kaçıp kurtulmak istiyordu ama yılların ona verdiği yük ile güçsüzleşmişti. O küçük çocuk gibi hâlâ savunmasız bir şekilde o duvarın arkasında bekliyordu.

Soobin'in unuttuğu bir şey vardı. O kıvılcımların bir çiçek bahçesine çevirebileceğini unutmuştu. Ne kadar doğaüstü olduğu düşünülse de her şeyin bir yolu vardı öyle değil mi?

Aslında filizlenmeyi bekleyen bir toprak vardı her zaman Soobin'in hayatında. O toprağa tohumları eken ise Yeonjun'du. Şimdi yeniden Yeonjun sayesinde o tohumlar yeşerebilecekti.

Tam kulübede buluşan iki beden ile o kıvılcımların sönmesinde etkili olacak ilk adım atılmış oldu. Şimdi ise o adımları korkmadan atmaları lazımdı.

Korkutucu ve yorucu bir yolculuk olabilirdi. Tabuları yıkmak çoğu zaman hayatta gözünde büyütülen en zor şey gibi gelebilirdi ama sonucu için her şeye değerdi.

"Beomgyu sen neden buram buram sandal kokuyorsun ya kusucam şimdi." Sunoo burnunu tutarak bahçede ki masada oturan arkadaşlarının yanına gelmişti. Yine o iğrenç pazartesi sabahındaydılar.

"Taehyun yüzünden. Sen de sürekli nane kokuyorsun olum bir şey diyor muyuz biz?" Resmen Hyuka hariç hepsinin üstünde bir zamanlar sövdükleri alfaların kokusu bulunuyordu. Bu hallerini fark ettiklerinde ortama kahkahalarını bırakmışlardı.

"Sunghoon'un yanından nasıl ayrıldın sen ya? Çoktan damlaması gerekiyordu." Soobin ikilinin yapışık haliyle dalga geçmeye bayılıyordu. Kendinin de farklı olmayacağını bilse bile...

"Taehyun ile konuşuyordu. Gelir birazdan." diye yanıtladı Soobin'i ve tam o sırada Sunghoon görüş açılarına girmişti. Gerçekten yapışık ikizler gibiydiler.

"İti an çomağı hazırla demişler." Beomgyu sadece dördünün duyabileceği bir sesle bunu söylemişti. Klasik alfalardan nefret eden Beomgyu'ydu yine o. Sadece istisnaları arasına Taehyun'u almıştı.

"İyi insan lafının üstüne gelir o. Bak araştırmanı öneririm hayatım." Beomgyu Sunoo'nun dediği şey ile ufaktan yüzünü buruşturarak dalgasını devam ettirdi. Dalgası Sunghoon'un arkadasından gelen Taehyun'u görene kadar sürmüştü. Şimdi ise yüzünde küçük bir sırıtma vardı.

Soobin gözleri ile Yeonjun'u aradı ama gelen ikilinin yanında değildi. Bu biraz moodunun düşmesine sebep olmuştu. Sanırım onu özlemişti.

Başını Hyuka'nın omzuna yasladı. Sanırım mavi saçları şu anlık göremeyecekti. İki alfa da "Selam." diyerek yanlarına gelmişti. Onlarda karşılık olan selam dediklerinde Sunghoon Sunoo'nun , Taehyun ise Beomgyu'nun yanına yerleşti.

Strawberry, YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin