Yeonjun kulübeye yaklaştığında burnuna gelen çilek kokusu bir anda durmasına neden olmuştu. Soobin yeniden gelmişti buraya ve hâlâ buradaydı. Kalbi hızlanmıştı istemsizce.
Burnuna gelen feromonlar sayesinde Soobin'in üzgün olduğunu fark etti. Yavaşça kulübenin kapısını açarak içeriye adımladı. Bir köşede oturmuş dolu gözlerle ona bakan Soobin'i görmesi ile canı acımıştı.
Soobin'in üzülmesine, ağlamasına hiçbir zaman dayanamazdı o. Sessizce yanına yaklaşıp oturdu. "Soobin." dedi naif bir sesle.
Soobin başını tamamen kaldırmış ve göz yaşlarını eliyle silmişti. Şu an Yeonjun'a sımsıkı sarılmak istiyordu. Eskiden üzüldüğünde buraya gelmişse Yeonjun'a sarılarak sakinleşirdi. Yine yapmak istemişti.
"Yeonjun bana sarılır mısın?Lütfen." dedi. Bunu söylerken zorlanmıştı. Hakkı yoktu ama yine de sormak istemişti.
Yeonjun sırtını duvara yasladı. Kolunu Soobin'in omzuna atıp göğsüne doğru yatmasını sağladı. Tek eliyle sarılmıştı böylece. Soobin de kollarını Yeonjun'un beline sardı.
Yeonjun elini kaldırıp Soobin'in saçlarını okşamaya başladı. Soobin ise burnuna gelen petrikor kokusu ve saçlarının okşanması ile sakinleşmişti. Yıllarca kendini uzak tutmaya çalıştığı bedende bulmuştu yine huzuru.
"Biraz daha böyle kalabilir miyiz?" demişti Soobin. Küçük bir çocuk gibiydi şu an.
Yeonjun'un "Kalırız." demesi ile burnunu hafifçe Yeonjun'un göğsüne sürterek daha sıkı sarmıştı sarıldığı beli. Omegası da uzun zaman sonra ilk kez bu kadar huzurlu olmuştu böylece. Petrikor ve Çilek kokusu tüm kulübeyi sarmalamış oldu.
"Soobin, ne oldu balım? Neden ağladın?" dedi Yeonjun. Onun neden bu kadar ağladığını merak etmişti. Tahmini vardı aslında.
"Yeonjun.." Bu sefer korkmamalıydı. Bir kez daha kendini ve onu kandırmaması lazımdı. Yeonjun ise hâlâ saçlarını okşuyordu Soobin'in.
"Ben korkağın tekiyim."diyerek Yeonjun'un göğsünden ayrıldı. Şimdi göz göze gelmişlerdi.
"Değilsin Soobin." demişti Yeonjun. Yalandı Soobin'e göre. Korkaktı işte. Yeonjun'a karşı bile korkularının önüne geçememişti zamanında.
"Hayır tamamen öyleyim ama sen neden böylesin Yeonjun?"
"Nasılım?" demişti anlamadığını belli ederek.
"Böyle işte. Hâlâ eskisi gibi bakıyorsun bana. Seni ne kadar terslesem bile böyle bakıyorsun. Neden Yeonjun? Ben anlamıyorum." Kaşlarını çattı Yeonjun.
"Sana her zaman seni seveceğimi söylemiştim."
"Söyledin ama sana bok gibi davrandım. Görmezden geldim. Birbirimizle asla yakın olmamışız gibi tepkiler verdim. Uzaklaşabilirdin. Benim yaptığım gibi küçüktük diyip geçebilirdin. Seni ne kadar itsem de bana yaklaştın. Neden yaptın bunu? Senin de uzaklaşman gerekirdi." Ağlamaktan şişmiş gözleri yeniden doldu.
"Soobin sana yapamazdım bunu. Sen de biliyorsun."
"Bilmiyorum. Bilmiyorum Yeonjun. Korkularım bildiğim her şeyin yok olmasına sebep oldu. Ben eskisi gibi değilim işte."
"Neden korkuyorsun? Soobin bana anlat ki bir şeyleri çözelim güzelim lütfen." Soobin'in elini tuttu onu desteklemek için.
"O günü hatırlıyor musun? Abim ve babamın beni terk ettiği günü." Yeonjun onaylamak adına başını salladı.
"Babamın sürekli o imalarından sonra omega olmaktan çok korkmuştum. Doğum günüm yaklaştıkça o kadar geriliyordum ki ama sonucunda bir omegayım işte." Bir eliyle boynunu kaşımıştı. Gergin olduğunda hep bunu yapardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry, Yeonbin
FanfictionSoobin alfalardan nefret ederdi. Özellikle adı Yeonjun olan alfalardan. 04.09.22 08.11.22 [Texting + Düzyazı]