Bölüm 11 ~ ÇIKMAZ YOL

697 29 4
                                    

(Song : Can you feel my heart)

) ( ~🖤 ~) (

İçimdeki sese kulak ver. Sözlerime değil, gözlerime bak. Onlar doğru bildiğin yalnışları sana haykırıp, yalnış bildiğin doğruları ise sessizce fısıldayacak.

~𝐁𝐑𝐎𝐍𝐙 ~

Bölüm 11 - ÇIKMAZ YOL

Psikoloğum bana psikolojimin bozuk olduğunu söylerdi, küçükken de inanmazdım şimdi de inanmıyorum. Bana aşılamaya çalıştıkları anksiyete, hafif bipolar bozukluk ve şizofrenliğe adım, panik bozukluğu... Ne dört duvarın içinden çıkıyor nede bazıları ile muhatap oluyordum, kendi halimde olmam sadece asosyal olmam ile ilgiliydi, bunun bipolar veya şizofreni ile alakası yoktu. Çok psikolok geldi geçti hayatımdan, hatırlamadığım küçüklüğümden silik olan anılar bu üç hastalık tanısından ibaretti. Aileme çok kez söylemiştim o lanet psikologlara ihtiyacım yok diye, ama beni her zamanki gibi dinlememiş ve geçiştirmişlerdi.

Belkide böyle olmanın nedeni onlardı, belkide içe kapanıklığımın, hatırlamadığım küçüklüğümde hatırlamadığım hatalarımın... Pariste bulunan,
'çok düşünmek insanı öldürür' adlı heykel eskiden beni ürkütürdü, beynimi yiyen düşünceleri kovmak için kafama sertçe vururdum, onlar gitmezdi ben vururdum. Onlar gitmezdi, ben tekrar vururdum...

'Hazal! Ölümden korkma! Onu sen çağırdın!'

Kadının kara damlamış olan koyu kırmızısı kanları ile ona doğru mu, geriye doğru mu koşsam bilmiyordum. O adamı devirebilirmiydim bilmiyordum. bana sabit bakan, daha önce odama girmiş olan adam bana hareketsiz şekilde bakarken geriye doğru koşabilirmiydim bilmiyorum, vücudum beynimin emirlerine uymuyordu.

Kulağımda sağır edecek kadar bir ses patladı... Hissizleşen bacaklarım dizlerimin üstüne, kar yığınına düşmeme neden olurken, kulağımda çınlayan o kızın sesi ile ellerimi kulaklarıma götürüp onu kapattım. Karşımda, kanı taze damlayan bıçağı ile duran adam şuan gözlerime görünmüyordu, soğuk bedenime o denli vururken rüzgardan dolayı dolan ve yanan gözlerimi kapatmıştım. İçten içe sese susması için yalvarıyor, bu anın bir hayal olması için dua ediyordum

"Sus artık!"

'Beni yakala Hazal... Tıpkı ölümün seni yakalayacağı gibi. Şimdiden kovalamaya başla Hazal, süre dolmak üzere...'

Beynimde yankılanan sesin susması için elimi kulaklarımdan çektim ve yankılandığı yere vurdum. Ağrıyan kafamı umursamıyordum, sadece o sesin susmasını istiyordum.

" Yalvarıyorum sus artık!" Soğuk bedenimi uyuşturmuştu, üzerimdeki ince tayt ve ince kazak ile duruyor, hissizleşen vücuduma titremeyi bırakması için yalvarıyor, beynimi ele geçiren bu sesin durması için düşünmeden vuruyordum kendime.

Elimi bir el tuttu, kaldırdı ve beni silkeledi.

Korkuyordum, gözlerimi açamıyordum, boş odada yankılanan bir ses gibiydi beynimin içi. Belkide kahkaha sandığım az önce karnı deşilen kadının çığlıklarıydı.

Başım dönüyordu, birazdan başlayacak olan kar fırtınasının soğuğu vücudumu kas katı keserken kulaklarımı çınlatan sesi kesmemi engelleyen bir el tuttu elimi. Belki karanlık adamdı? Belkide deşilme sırası bendeydi? Belki öldürecekti, belki işkence edecekti veya kötü arzuları için kullanacaktı?

Belkide bana o ilacı tekrar verecekti?

Elimi sertçe çeken elden elimi kurtarıp kim olduğuna bakmadan sert bir yumruk savurdum ileri doğru. Yumruğum birinin suratına gelmişti ve ağır inlemişti, tanıdık gelen bu ses endişelenmeme dahi neden olamamıştı, neler yapıyordum neler yaşıyordum hiç bilmiyordum.

𝐁𝐑𝐎𝐍𝐙 (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin