Bölüm 12 ~ KIRIK PARÇALAR

513 31 0
                                    

Medya : Bertuğ Çetintaş

(Song : Bir derdim var)

) ( ~🖤 ~) (

Sığındıklarını sandıkları umudun, son kıvılcımına esir olanların külleri
soğumamak üzere sonsuzluğa mühürlenmişti

~𝐁𝐑𝐎𝐍𝐙 ~

Bölüm 13 - KIRIK PARÇALAR

Gökyüzündeki yıldızların anlattığı derin ve anlamlı masallar. Kibritçi kızın yalın ayaklarının kara bıraktığı minik izler. Her kibrit yanığı bir umut ışığı, sönen kibrit ise yıkılan hayaller. Her son bir başlangıçtır aslında, sayılı yanan her ışık ise bir tutkudur. Gerçek son ise gökyüzünde sana fısıldayan kristallerde saklıdır...

Darlanan nefeslerim, acıyan bileklerim ve sızlayan sırtım. Gecenin karanlık soğuğu vücuduma bir serum gibi işlenirken sızlayan göz kapaklarımı açtım. Kulağımdaki anlamadığım fısıltılar olan biteni duymamı engellerken uzaktan gelen birbirine sürülen metal ses gittikçe yaklaşıyordu. Hala ormandaydım, fakat düştüğüm yerin burası olduğunu sanmıyordum, burası daha farklı ve ıssız görünüyordu.

'Çok geç olmadan gelmeye çalış. Kar sessiz ve sinsidir, kötü olan şeylerin üstünü çabucak kapatır ve delilleri yok eder. Tehlikeli olan dışarısı şuan daha tehlikeli. Gözlerini dört aç.' Babamın cümlesini anımsadım, sanki herşey önceden planlanmıştı...

Ağzıma gelen demir tadı midemi bulandırırken bunun kan olduğunu anladım. Acıdan sızlayan vücudum beni daha çok ayıltırken bedenimde bir baskı hissettim. Gittikçe kulağımı daha çok tırmalayan merak metal sesine baktığımda kan beynime sıçradı. Korku ve stres bedenimi daha çok ele geçirirken bağırmak istedim, o adam bıçağını metala sürterek keskinleştirirken sonumun zihnimde canlanmasına izin verdim.

Kaskatı kesilen bedenimi hareket ettirmek istedim fakat elim ağaca arkadan bağlanmıştı. Üzerimdeki ağır elbise ile metreyi geçen karın üzerinde oturuyordum ve hareket edemiyordum. Soğuktan dolayı zangır zangır titreyen bedenimi umursamayıp bana arkası dönük oturmuş adama seslendim. Korkak olmak bir yere kadar Hazal, kendine gel.

"Sen! Bana bak! Kimsin sen!" Bana dönmedi. Hatta burada yokmuşum gibi bıçağını demire sürtmeye devam etti. "Cevap ver!" Hazal? Bu fazla cesurca değilmi? Kendine gel.

Adamda tık yoktu. Acaba tekrar hayal mi görüyordum, zihnim bana oyun mu oynuyordu? Eğer o şekildeyse kalkıp kaçabilirdim, karşımda duran olmayan manyaktan kurtulabilirdim. Ama ellerim bağlıydı, çok sıkılmıştı ve ve ip sanırım bileğimi zedelemişti. Açmaya çalışsam, çırpınsam boşaydı çünkü oldukça kalın gövdeli bir ağaca başlamıştım, ne bok yiyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zangır zangır titreyen bedenime hayat veren düşüncelerin ardından hayal olduğunu düşündüğüm adam ayağa kalktı.

Cesur ol Hazal, ucunda ölüm olan bir yolda öleceğini biliyorsun. Ödlek olmayı kes ve savaş.

"Kimsin sen?" Asıl soru bu değildi aslında. "Daha doğrusu şöyle sorayım, gerçek misin ? "

Adam bana yüzünü döndü. Bana hiçbirşey söylemeden elindeki bıçağı kabarık elbiseme doğru attığında gözlerim bıçağa döndü, üzerinde kan yoktu, ay ışığının parlattığı ormanda metali bir ayna gibi parlıyordu. Yanlamasına düşen bıçak elbisemin kumaşı sert ve kaliteli olduğu için kesmemişti. Ve evet, o gerçekti ve şuan da buradaydı.

𝐁𝐑𝐎𝐍𝐙 (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin