Bölüm 5

10.7K 226 58
                                    


Benden size ufak bir şarkı hediye...

The neighbourhood : fallen star

-

"ve sen küçük, bana herşeyi anlatmadan bu evden asla çıkamayacaksın."

Ne saçmalıyordu bu? Sakin ve derin bir soluk aldım. Bakışlarım Can'a kaydığında önündeki resimle ilgilendiğini gördüm. Arkamı dönüp onu göğsünden itekledim.

"sana sorduğumu hatırlamıyorum"

"ben öyle bir şey demedim zaten"

"bana emir veremezsin ve beni tehdit edemezsin" dedim. Bunları söylerken işaret parmağımda tehditkar şekilde onun göğsüne baskı uyguluyordu.

"az önce sesin çıkmıyordu, ne oldu birden sana"

"sanane!" gözleri parmağıma kaydığında elimi hemen çektim ve bir adım uzaklaştım. Gözleri arkamdaki Can'a kaydı ardından arkasını dönüp kapıya yürüdü. Peşinden hızlı adımlarla ilerledim.

Eli kapının kolunu kavradığında yine konuştum.

"yarama bakıldıktan sonra gitmeme izin verecektin" bakışları beni buldu. Dudakları alayla kıvrıldı.

"vazgeçtim" şerefsiz!

Kapıyı açtı ve çıktı. Kapıyı kapatacağı sırada bağırdım.

"bu evde durmayacağız!" beni hiç umursamadan kapıyı kapattı. Hızlı adımlarla salona girdim ve pencereye yaklaştım. Fazlasıyla yüksekti. Ardından Can'ın yanına gittim.

"hadi ablacığım, gidiyoruz." Can anlamaz bakışlarını bana çevirdiğinde ona bir açıklama yapamadım. O küçük çantasını sırtına takarken bende dikkatli olmaya çalışarak yerdeki çantaları topladım. Telefonumu cebime atıp kapıya ilerledim, Can da peşimden geldiğinde kapıyı açtım. Kapının girişinde anında beliren adamla tüm hayallerim suya düştü. Kapıya koruma dikmişti.

"bir şey mi istemiştiniz efendim?" cevap vermeden kapıyı kapattım. Lanet olsun!

Can'la gözgöze geldiğimizde gülümsedim.

"sanırım bir süre daha buradayız." Dedim. Can bu durumdan çok memnunmuşçasına hızlı adımlarla odaya ilerledi.
Oflayarak elimdeki çantaları yere bıraktım. Bir plan yapmalıydım, o adamla sürekli yan yana olamazdım.

Cebimde hissettiğim titreşimle hemen elimi cebime atıp telefonu elime aldım. Arayan Cansu'ydu. Açtım.

"kuzum, vardınız mı?" gülümsedim. Onun sesi bile bana o kadar iyi geliyordu ki...

"evet" dedim.

"iyi misin, sesin biraz kötü geliyor." Dolan gözlerimi daha fazla tutamadım ve ağlamaya başladım. Can'ın sesimizi duymaması için mutfağa girdim, kapıyı kapattım. Mutfaktaki beyaz masaya oturdum ve olanları anlattım sırayla...

"pislik herif!"

Cansu'nun tek tepkisi buydu. Her söylediğim cümleye bunu ekliyordu.

"adam haklı Cansu, bu sonuçta onunda bebeği ama gel gör ki açıklayamıyorum."

"kuzum ağlama artık ya, hem bebeğiyse bebeği sende sonuçta kendi isteğinle aldırmadın ki." Derin bir nefes aldım, çok fazla ağlamıştım.

"haklısın ama..." hemen sözümü kesti.

"haklıyım tabi, kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin"

"teşekkür ederim" dedim. Biraz daha konuşarak telefonu kapattım ve kapı çaldı.
Ne diye gelmişti şimdi bu? Sinirli adımlarla kapıya vardım ve açtım. Kaşlarım çatık bir şekilde onu görmeyi beklerken karşımdaki koruma anlamaz gözlerle bana bakıyordu. Bakışlarımı anında düzeltip kapıyı girmesi için araladım. Elindeki poşetleri kapının girişine bıraktı.

ALTIN DUDAK+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin