apocalypse

3.5K 421 352
                                    

Çalan ders zili yüzünden ikisi de dikkatini sırayla kapanan sınıf kapılarının sesine verirken, taehyun dikildiği köşede biraz daha kıpırdandı ve bacağına giren ağrı yüzünden yüzünü buruşturdu.

"Başımda beklemek zorunda değilsin."

Bakışları Beomgyu'yu bulduğunda, karşısındaki dağılmış görüntü yüzünden bir kez daha neden gitmemesi gerektiğini hatırladı ve tek kaşını kaldırıp imayla Beomgyu'ya baktı. Aklından geçenleri sözcüklere dökmesine gerek kalmamıştı çünkü Beomgyu onun bu bakışıyla neyi ima ettiğini gayet iyi anlayabilmişti.

"Korkunç görünüyor olabilirim ama iyiyim, gerçekten beklemene gerek yok."
"Derse giresim yok o yüzden burada kalıp girmediğim için seni bahane edeceğim."

Her ne kadar umursamıyormuş ve tek derdi derse girmek istememesiymiş gibi konuşsa da umursadığını biliyordu.

"Ayı."
"Hastayken bile bana laf yetiştiriyorsun."
"Hasta değilim ben."

Taehyun alayla güldü.
"Buna kendin bile inanmadın."
"Peşinde koşturup durmasaydın o zaman beni."
"Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokmasaydın o zaman."

Beomgyu gözlerini devirirken Taehyun karşılık gelmediği için zaferle gülümsedi. Bu sırada odanın köşesinde bulduğu sandalyeyi Beomgyu'nun uzandığı yatağın yakınına çekti ve Beomgyu'nun şaşkın bakışlarını umursamadan sandalyesine yerleşti.

"Cidden benimle burada mı kalacaksın?"
"Daha iyi bir önerin var mı?"

Uzaklara dalıp ciddi ciddi düşünmeye başladığını gördüğünde, bıkkınlıkla elini Beomgyu'nun yüzünün önünde salladı ve dikkatini yeniden çekmeye çalıştı. "Ciddi değildim salak."
"He."
"Salaksın harbiden."
"Hasta insana ayılık edilmez Taehyun."
"Az önce hasta değilim diyordun."
"Kanıtın yok."

Tanıdık gelen savunmayla tuhaf hissetti. İlk zamanlarda da onunla bu şekilde atışıyordu ve şimdi ilk zamanki ilişkilerinin aksine daha farklı bir konumda olsalar da birkaç saniyeliğine aynı yere dönmüşler gibi hissettirmişti.

"Üşüyor musun?"

Beomgyu'nun reddedip üşümediğine dair bir sürü bahane üreteceğine ve bu konuda kendisiyle inatlaşacağına neredeyse emindi ve henüz bir cevap almamış olsa da kendisini laf dalaşına hazırlamıştı.

"Hayır."

Sırıttı. Beomgyu kolay okunan biri olduğundan mıydı yoksa kendisi mi insanları iyi okuyordu bilmiyordu ama tahmin ettiği gibi olması onu keyiflendirdi.

"Ne gülüyorsun?"
"Fazla beklendiksin."
"O ne demek?"
"Sence ne demek?"
"Sus uykum var uyuyacağım."
"Üşüyorsun ama, bekle battaniye var mı diye sormaya gideyim."

Kalkacağı esnada bileğini hafifçe saran elle kıpırdamadan bir ele bir de elin sahibine baktı ve gözlerini kırpıştırdı. İçi gıdıklanıyordu ve bunu rahatsız edici buldu.

"Ne oldu?"
"Battaniyeye gerek yok, gitme bir yere."

Sanki az önce kalmasını istemeyen kendisi değilmiş gibi şimdi de gitmesini istemiyordu.

"Az önce git diyordun?"
"O az önceydi."

Beomgyu'nun kendisi savunma taktiklerinin harika olduğunu kabul ediyordu. Bunu kabul etmemek aptallık olurdu. Ayrıca bu savunmaların onu eğlendirdiği de doğruydu. Son zamanlarda çok fazla eğleniyordu ve belki de bunun için Beomgyu'ya bir ara teşekkür etmeliydi.

Gülümsedi.

Az önceki oturma pozisyonuna geri döndükten sonra, Beomgyu elini geri çekti ve Taehyun aniden tenini saran soğukluk yüzünden ürperdi.

attention • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin