[bir ay sonra]
Bazen ruh eşlerini saçma bulur, ruh eşim olduğuna inanmazdım. Bazen ise ruh eşini geçin bir ruhum olduğunu bile düşünmediğim olurdu. Daha kendi ruhundan bile habersiz biriyken bir de ruhumun bir eşi olduğunu düşünebilmem şaşırtıcı olurdu zaten.
Ama varmış...ruhum da, ruhumun bir eşi de varmış.
Bu bilgi beş yaşındaki Beomgyu'yu şaşırtacak biliyorum ama değerimiz de varmış. Ayrıca sevilmeyi de hak ediyormuşuz. Bunları bize ruhumuzun diğer parçası olan kişi öğretti ve çok daha fazlasını öğretmeye de devam ediyor. Asla okşanmayacak sandığımız saçlarımızı okşuyor mesela. Neleri sevip sevmediğimizi dikkate alıyor, bizi sadece biz olduğumuz için seviyor.
Bize bizi anlatıyor arada. Hevesli hevesli anlattığı için arada nefesi bitiyor ve çabucak nefeslendikten hemen sonra hızlı hızlı konuşmaya yeniden başlıyor. Yorulup ilgi istediğimizde kollarını kocaman açıp sarılmamızı bekliyor. Küçükken kimsenin bizimle izlemediği çizgi filmleri izleyip bizimle yorumluyor.
En sevdiğimiz rengi ezbere biliyor ve ne alırsa o renge dikkat ederek alıyor. Sabahları öperek uyandırıyor ve kıkırtımızı duymaya bayıldığını söylüyor her defasında. Hiç sıkılmadan kendimiz hakkında yaptığımız olumsuz eleştirileri reddedip en güzellerini sunuyor bize.
Bunları sana anlatıyorum çünkü birkaç yıl öncesine dek inanmanın yakınından bile geçmediğin ruh eşinin gerçekten var olduğunu bilmeni istiyorum.
Dizlerime kafasını yaslamış, gözlerini yummuş mırıldandığım şarkıyı dinliyor. Biraz sinirimi bozuyor çünkü dünyadaki en güzel kişi olduğundan habersiz öylece uyukluyor. Melek gibi görünüyor ve meleklerin nasıl göründüğünü bilmesem de onun onlar gibi olduğunu biliyorum. Nasıl tarif edileceğini bilmiyorum ama cennet gibi görünüyor. Gülüşü kalbi ısıtıp alev topuna dönüştüren türden. Gözleri kocaman, pasparlak ve içlerinde evren var.
Öpücükleri samimi ve sıcacık. Camdan bebekmişim gibi öpmeye kıyamıyor ve alıştığı için öperken hep belimi sarıyor. Yolda gördüğü her kediye selam veriyor ve bazen bir kedi olmak istememe sebep oluyor. Benzediğimiz pek fazla şey yok ama ruhumun bir parçası olduğunu biliyorum. Ruh eşlerinin tuhaf yanı da bu sanırım. Birbirinden farklı alışkanlıklarımız ve özelliklerimiz varken birbirimizle olduğumuzda tamamlanıyoruz gibi hissettiriyor.
Gibi fazla oluyor belki de... birbirimizle tamamlandığımızı biliyorum demeliydim.
Kısacası o benim diğer yarım ve tüm dünyam.
"Soobin yaklaşmış mı?"
Uykulu olduğu için kısık ve sersem çıkan sesiyle ona döndüm. Ellerim ne kadardır orada olduğunu bilmesem de saçlarındaydı ve yumuşak tutamların arasında gidip geliyordu.
"Yeonjun'u almaya gidiyordu."
Burnuna düşen kar tanesiyle burnunu kırıştırdı. Kabul ediyorum bunu yaptığında şirinliği yüzünden öleceğim sandım.
"Hueningkai ve Jooyeon?"
Saçından yayılan şampuan kokusu yüzünden mayışsam da saçlarını okşamayı bırakmadım. Bırakamadım da diyebilirim.
"Yoldalar."
"Taehyun?"
Şirin şirin sırıtıp kendini sorduğunda güldüm. "O da dizlerimde." gülümseyip gözlerini açtı ve göz göze geleli sadece birkaç saniye olmuş olsa bile bakışlarının yoğunluğu yüzünden boğulacağımı sandım. Çok ama çok güzel biri ve bu başa çıkılamayan güzelliği yüzünden her gün ağlamanın eşiğinden dönmekten nefret ediyorum. "Keşke kendini bir kez de benim gözümden görsen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
attention • taegyu
Fanfictiontaehyun: su sinir bozucu gülümsemeni gözümün önünden cek beomgyu: madem sinir bozucu neden bana bakarken gülümsüyorsun
