19

3.3K 389 497
                                        

"Bana mont getirip senin montsuz çıkman ve soğuktan titremen fazla ironik." Taehyun'u sinir etmek için kullandığı sırıtışıyla konuşurken, Taehyun soğuk yüzünden titredi ve gözlerini devirdi.

"Bazen beni çok şaşırtıyorsun."

Jelibonlardan birini ağzına attı ve yüzünden silmediği sırıtışıyla Taehyun'a baktı. Taehyun söylediği gibi Beomgyu'ya montunu getirmiş ve birlikte ilk derse girmek yerine bahçenin kuytu köşelerinden birindeki bankta oturup Taehyun'un montla beraber getirdiği jelibonu yemeyi seçmişlerdi.

"Hangi anlamda?" Geldi geleli sessizliğini koruyan Taehyun sonunda konuştuğunda, Beomgyu paketten çıkardığı jelibonu Taehyun'a uzattı ve o reddetse de umursamadan zorla ağzına soktu.
"Her konuda."

Ağzına zorla sokulan jelibonu huysuzca çiğnerken hiçbir şey söylemeden Beomgyu'ya baktı. Beomgyu ona bakmıyordu bu yüzden gözlerini biraz daha üzerinde tutabilirdi. Yakalanma endişesi olmadan izlemeye başladığında, Beomgyu'nun jelibonunu yeme şeklini fark edip gülümsedi. Önce ayıcığın kafasını sonra da gövdesini yiyordu ve bu Taehyun'a nedensizce sevimli ve komik gelmişti. Her zamanki gibi yine ayaklarını sallıyordu -Beomgyu bunu sıklıkla yapardı bu yüzden alışmıştı- yanakları ve burnu serin hava yüzünden kızarıktı ve zaten güzelken böyle daha da güzel olmuştu. Karşısındaki manzara yüzünden yanağının içini ısırdı.

Saçları rüzgar yüzünden uçuşuyordu ve şampuanının kokusu Taehyun'un uykusunu getiriyordu. Ayrıca kulağının kenarına taktığı minik papatyayla daha da sevimli duruyordu.

Minik papatya.

"Bunu kim taktı?" Merakına yenik düşerek sorduğunda, Beomgyu anlamadığı için birkaç saniye boş bakışlarla Taehyun'a baktı ve Taehyun anlaması için eliyle kulağının kenarını işaret etti.
"Papatyayı mı diyorsun?"
"Evet."
"Jooyeon, neden sordun?"

Neden sorduğunu Beomgyu kadar kendisi de bilmiyordu. Sadece birden merak etmiş ve daha kendi kafasının içinde bile tartamadan pat diye soruvermişti. Bunu neden umursadığına anlam veremedi. Ayrıca içini saran kıskançlık yüzünden kendini kötü hissetti.

"Hiç öyle merak ettim." Bir şeyler geveleyip gözlerini kaçırdı. Sorusunun asıl amacını söylememiş olsa da çatık kaşlarıyla bir şeyleri belli etmiş olmalıydı ki Beomgyu gülümsedi ve papatyayı çıkarıp Taehyun'un eline tutuşturdu.
"Niye çıkardın?"
"Sen tak."
"Niye? Kalsaydı güzeldi öyle."
"Olmaz sen tak."

Pes edip Beomgyu'ya biraz daha yaklaştı ve gülümseyerek kendisini izleyen yüzü görmemezlikten gelmeye çalışıp saçlarını ittirerek papatyayı nazikçe kulağının kenarına yerleştirdi. Papatyanın düşüp düşmeyeceğini anlamak için birkaç saniye geri çekilmeden Beomgyu'nun dibinde kaldığında kalbi hızlandı ve yutkunmaya çalıştı.

"Çok güzel birisin."

Beklemediği bir şey olduğu için afallarken, gözleri Beomgyu'yla buluştu ve kalbinin artık sadece hızlı değil de yerinden çıkacakmışçasına atmaya başladığını fark etti.

"Ne?"
"Çok güzelsin, kocaman pasparlak gözlerin var."

Gözlerini kırpıştırdı ve paniklediği belli olmasın diye Beomgyu'dan başka bir yöne bakmak istedi. Ancak kafasını çevirmek için yeltendiği anda çenesine yerleşen ellerle hareketi engellendi ve yeniden Beomgyu'ya bakmak zorunda kaldı.

"Gözlerini kaçırma."
"Niye?"
"Çünkü gözlerine bakmak istiyorum."

Çenesindeki eller bulundukları yeri hafifçe okşadığında, kalbi yüzünden düşüp bayılmamak için oturduğu yere tutundu.

attention • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin