İstanbul tabelasını gördüğümde kafamı yasladığım camdan kaldırarak geçtiğimiz yerlere dikkatle bakmaya başlamıştım. Havalar git gide soğumuş yol kenarlarındaki ağaçların dallarında tek tük yaprak kalmıştı. Dışardaki havanın arabanın içine dolduğunu hissederek kollarımı bedenime doladığımda yan tarafımda yaklaşık yarım saattir aynı pozisyonda araba kullanan Karan hareketlenerek parmaklarını klimaya getirdi ve sıcaklığı biraz daha arttırdı.
Vücuduma ona çevirerek cevabını tahmin ettiğim halde "Ne kadar daha yolumuz kaldı?" diye sorma gereği duydum.
Kısa bir an gözleri bana kaymış "Daha var" dediğinde yine beni şaşırtmamıştı.
"Otele mi gidiyoruz?"
"Hayır"
"Nereye"
"Çok soru soruyorsun"
"Böyle anlaşmamıştık"
Boş yolda hızla sürdüğü arabanın hakimiyetini hiç bozmadan tekrar bana bakarak konuşmuştu. "Seninle bir anlaşma yaptığımı hatırlamıyorum."
"Senin yanında durmayı kabul ettim ya"
Bu seferde dalga geçer gibi gülerek "Sen zaten benim yanımda kalıcaktın, sadece gözlerini açınca direnmekten vazgeçtin, o kadar." Bu adama gıcık olduğumu daha önce söylemiş miydim?
Trip atarsam umursayacakmış gibi bedenimi cam tarafına çevirirken "Uyuz şey" diye söylenmiştim.
"Küçük hanım kendini çok zeki zannediyormuş" kesinlikle bu zamana kadar bir şey farketmiştimki oda bu adamın benimle dalga geçmekten zevk aldığıydı.Kafamı camdan çekmeden "Gideceğimiz yeri söylesen ölürsün dimi?" diye sormuştum.
Ve hazır cevap adam "Evet" diyerek sorulacak bütün sorularıma noktayı koymayı yine başarmıştı.
Yarım saat daha araba yolculuğunun ardından tabelalardan gördüğüm kadarıyla Riva taraflarına gelmiştik. Karan sahil tarafında bulunan eski bir kulübenin önüne arabayı çekerken bende arka koltukta olan montuma uzanmış ve üzerime giymiştim, daha sonra Karan'ında montunu almış arabayı kapatmasının ardından ona uzatarak "Dışarısı soğuk gibi" diyerek insanlık yaptığımı düşünmüştüm ta ki "Ceketinin fermuarını çek o zaman" sözleri ağzından çıkana kadardı bu insanlık hallerim.
"Sana hayatında kimse nazik davranmadımı?" Bu sorumla birlikte, dalga geçerkenki yüz ifadesi silinmiş ve gözleri donuklaşmıştı. Bir anda ne olmuştu ki?
"Yanlış bir şey mi dedim?"
Sanki beni oturduğum koltuğa gömmek ister gibi bir ses tonuyla "İn aşağı" diyerek hızlı bir şekilde arabadan inmişti.
Beraber araban inmiş kulübeye doğru ilerlerken hızlı adımlar atarak yanına ulaşmış durması için kolundan tutarak bana dönmesini sağlamıştım.
"Yanlış bir şey mi yaptım?"
Sert ses tonuyla "Hayır" cevabına yetinmeyerek sözlerime devam ettim.
"Bir anda sinirlendin" kolunu ellerimin arasından çekerek bütün vücudunu bana döndürmüştü.
"Fazla konuşman sinirimi bozuyor sadece"
"Seni anlamıyorum" o kadar sessiz söylemiştim ki Karan'ın duyduğundan bile emin değildim ama verdiği cevapla odak noktasının ben olduğumu anlamıştım.
"Beni neden anlamak istiyorsun?"
"Seninle yaşıyorum" sanki söylediklerim ona anlamsız geliyor gibi önce kaşlarını anlamak ister gibi kaldırmış daha sonrasında çatarak beni kıracak o sözleri sarfetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLTİCA
ChickLitArabadan indiğimde hafif yağmur sebebiyle şapkamı kafama örterek onu takip ettim. Yağmurdan hoşlanmadığını biliyordum ve sanki ıslanmak ister gibi ahşap evin önündeki verandanın altına girmeden iki adım gerisinde durdu... Uzun uzun eve baktıktan son...