4. Bölüm "Rüya"

85 16 8
                                    

(Geçmiş)

Yurdun camından yüzüne vuran güneşin sıcaklığı ile uyanmıştı. Yatağından doğrulup odaya göz attığında herkesin çoktan uyandığını görmüş, yatağını düzelterek ranza merdivenlerinden aşağıya inmişti. Tuvalete doğru ilerlemeye başladı.

Normalde tıklım tıklım dolu olan koridorda kimse yoktu. Ders mi başlamıştı? Neden kimse onu çağırmamıştı? Tuvalete girdiğinde elini yüzünü yıkadı, daha önce de fark ettiği havalandırma penceresi yüksek bir ses ile duvarı dövüyordu. İçerisi çok soğuktu. Uykulu gözleriyle koridora tekrardan dönmüştü.

Kabinde üstünü değiştirmiş, herhangi birini bulmak umuduyla merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştı. Belki de oyun saatiydi. Sılayı diğerlerine tanıttığı o büyük odada oynuyorlardı. Neyseki Sıla oraya gidiş yolunu hatırlıyordu. Yurt çok büyüktü ve keşfedilecek çok yer vardı.

Korku yavaş yavaş Sıla'nın bedenini ele geçirirken, iç güdüleri ona temposunu arttırması gerektiğini söylüyordu. O da öyle yapmıştı. Bu yurda geldiğinden beri garip şeyler oluyordu. İçinde kötü bir his vardı. Yukarıya çıktığında büyük odaya açılan kapıyı yavaşça araladı.

KİMSE YOKTU!

Birini bulmalıydı. Herkes nereye kaybolmuştu?
Herşeyin başladığı o yere gitmeye karar verdi en azından Atiye müdürü orada görebilirdi. Büyük odayı hızlı adımlarla geçtikten sonra gıcırtılı merdivene açılan kapıyı açmıştı. Aşağısı yurdun tamamı gibi sakin ve sessizdi. Merdivenlerden hızla inmek yerine yavaşça inmeyi tercih etmişti. İnerken tahtaların çıkardığı sesi duymamak imkansızdı. Yinede herhangi bir tepki veren yoktu.

Artık giriş katındaydı. Kapı gözüküyordu, babasının onu burda bırakıp gittiği kapı. Giriş koridorunda burnuna tanıdık bir koku gelmişti. Bu kokuyu daha önceden hatırlıyordu fakat kimin yada neyin olduğunu hatırlayamıyordu. Zaten yeni kalkmış ve kafası oldukça karışıktı. Dikkati dağılmıştı. Arkasından açılan kapıyı fark etmemiş olacak ki duyduğu ses ile irkilmişti.

"Kızım"

Ses tanıdıkdı. Sesi duyduğu andan itibaren içine su serpilmiş, rahatlamıştı. Aniden kalbine dolan huzur, o anda yurtta kimsenin olmamasını unutturmuştu. Arkasına dönüp yüzünde oluşan büyük tebessümle babasına koşmaya başladı.

Babası kollarını açmış onu bekliyordu. Belkide bu bir sürprizdi. Yurttakiler de bunu biliyor o yüzden saklanıyorlardı. Babası onu geri almaya gelmişti. Baba kız bir süre sarılmışlardı. Bu sarılmayı o kadar özlemişti ki sonsuza kadar burada öylece durabilirdi. Bu samimi sarılma seansını babasının sesi bölmüştü.
Şimdi konuşması gerekli miydi?

"Gel, gidelim" demişti babası.

Arkasını dönüp tek parmağını uzatmıştı tekrardan. Bu hareketi bile özlemişti Sıla itiraz etmeden parmağı tutmuş ve yola koyulmuşlardı. Yurdun dışına çıktıklarında her zamanki gibi kimse yoktu. Yurdun demir kapısına geldiklerinde ise sadece Alçin'i görmüştü, tek başınaydı bağırarak ağlıyordu. Gözleri şişmiş beyaz teni kırmızıya dönmüştü ellerini yumruk yapıp yerlere vuruyor, bağırıyordu. "Hayır hayır!" ses yankılanıyordu sanki. Olduğu yere çakılmıştı ayakları. Arkadaşının yanına gitmek istiyordu.

Babası arkasına bile dönmeden yürümeye devam ediyordu. Bir çocuğun ağlamasını nasıl görmezden gelirdi? Sıla'nın Alçin'e doğru harekete geçtiğini gördüğünde "Gel" demişti babası ve demir kapıya doğru ilerlemişti. Babasının neden böyle umursamaz davrandığı hakkında en ufak bir fikri yoktu fakat şuan Sıla için karar vaktiydi. Bir yandan yeni arkadaşı Alçin'e ne olduğunu bilmek istiyordu. Öbür yandan babasını bırakmak istemiyor, peşinden gitmek istiyordu.

Sessiz FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin