2. Bölüm "Erzak"

116 22 0
                                    

(Şimdi)

Sıla mutfakta dikilmiş düşünüyordu.
Gergindi. Titriyordu. Elleriyle uğraşıp duruyordu. Saat epeyce erkendi; büyük olasılıkla güneş ufuktan yeni yeni doğuyordu. Güneşin cılız ışıklarının, evdeki kırmızı renkli perdelerin rengini kan kırmızısı tonuna çevirişini izledi. Kırmızı rengini hiç sevmiyordu. Duvarlar kirliydi. Kirlerin bazılarının anısı vardı. Hatırlamak istemeyeceği anılar.

Ağustos aylarının başıydı. Sabahları soğuk, günün geri kalanına ise sıcak bir hava hakimdi. Öyle olmalıydı. Sıla dört aydır evden dışarıya adım atmamıştı.

Dört ay.

Yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Mutfaktaki buzdolabına göz atmıştı. Artık dışarı çıkmanın zamanı geldiğini biliyordu, artık kaçamazdı. Güneşin şuan ki durumunu fırsat bilerek hazırlanmaya başladı. Dışarıda sis vardı fazla dikkat çekmezdi. En azından öyle düşünüyordu.

Hızlı olmalıydı, çantasını ve gerekli eşyalarını aldıktan sonra iki katlı olan evin iç çıkış kapısına geldi. Kapıyı yavaşça açtı ardından kitledi. Titriyordu. Damarlarında gezinen adrenalin terlemesine neden olmuştu. Demirden yapılmış dış kapıya doğru ilerlerken koridorun sağındaki büyük, küflü lekeye bakmamaya çalıştı. Kokusu bile Sılayı kendinden geçirmeye yetiyordu. Nihayet dış kapıya ulaştı ve derin bir nefes aldı.

Yavaşça etrafını kontrol etti, kimsecikler yoktu. Hava serindi, beyaz renkli tenini okşuyordu. Hızlı ama sessiz adımlar atmaya başladı. Önünde evlerin arasından çıkan kısa bir yol vardı, bir nevi kestirmeydi oradan gidebilirdi. Evlerin arasındaki boşluklardan gizlice gitmeyi tercih etti. Böylesi onun için daha iyiydi. Yüksek sesle nefes alıp veriyordu. Normalde çok fazla dikkat çekebilirdi ama kuşların cıvıltılı sesleri Sıla'nın yüksek sesli nefesini gizliyordu. Evlerin arasından hızlıca sıyrılırken karşısına uzun bir yol çıkmıştı. Yol çok ortadaydı ve oradan geçmeliydi.

Etrafı evlerle kaplı ağacın arkasından yolu kontrol ediyordu, o sırada uzaktan motor sesi duymuştu, ses çok cılız geliyordu. Arkadaşlarıyla belirlediği kuralı hatırladı, hemen harekete geçti.

Karşısında duran iki katlı evlere göz gezdirdi, içlerine girip saklanmalıydı. Bu şekilde çok açıkta kalıyordu. Tedirgin olmuştu. Motor sesi yaklaşıyordu, Sıla ise evlerden birine girmenin yolunu arıyordu. Evlere göz gezdirdiği sırada sarı renkli bir evin penceresinde hareketlenme gördü, genç birisi dışarı bakıyordu ve Sılayı görmüştü, göz göze gelmişlerdi. Olduğu yerden hemen fırladı.

Hızla evin kapısına geldi, ses artık çok yakındı kapıyı sertçe yumruklayarak "beni içeri al!" diye bağırdı.
"Heey içeride olduğunu biliyorum lütfen beni içeri al"
Şu anda ne yapıyordu? İçeri giremezse ne olacaktı? İçerideki insana güvenebilirmiydi? Nasıl bu kadar aptal olabilirdi?.

"Zararsızım seni lanet olası artık aç şu kapıyı!!"

Tam umudunu kaybedip geri dönecek iken kapı açıldı, kapının sesini duyan Sıla koşar adımlarla eve girdi ve kapıyı kapattı. Kapının arkasına dayandı ve derin bir nefes aldı. Gerginliğinden karşısında dikilen kişiyi bile görememişti. Bir kaç nefesten sonra kafasını kaldırdı, karşısındaki sarı kıvırcık saçlı, zayıf, gözlüklü birini fark etti. Korkmuştu ellerini birbirine sürtüp duruyordu.

"Merhaba, korkma sana birşey yapmayacağım" ellerini iki yana açarak. Yere bakan gözlerini konuşan kadına doğru cevirerek:

+"Ö-ö-özür dile-erim b-been panikledim ve k-k-kapıyı açamadım" dedi.
Kekeliyordu.

-"Önemli değil, adın ne?"

+"Mert"

-"Ben Sıla, evde başka biri var mı?"

Sessiz FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin