Çağatay’ın eli ağzımda hamsi gibi çırpınırken durakta gördüğümüz Sude’nin bize garip bakışlarını fark etmemizle Çağatay’ı öyle bir hızla ittirmiştim ki yanımda direğe doğru yollandığında şirince sırıtıp sudeye bakmaya başladım. Bize garip garip bakarken, bir onda bir bende bakışlarını gezdirirken ona doğru ilerleyip Çağatay yokmuş gibi davranırken Çağatay’ın sızlanmalarını duyuyordum.
“Naber” diye normalde konuşmayacağım kıza selam verdiğinde beni garip bakışlarla süzdüğünde durakta öylece dikiliyordum. Çağatay yanıma geldiğinde ters bir bakış atıp boş olan yere oturdum.
“ iyi.. de siz ne yapıyorsunuz?” şüpheci şekilde bakışlarını gördüğümde sen Faber Castell 36 boya kalemini düşün bizi ne yapacaksın demek istesem de yarınki sınıfın malzemesi olmamak için sustum.
“ya arkadaşın akbili yokta ben basicam onun yerine. Yazık dışarda kalmış” Çağatay’ın homurdanmasını duyarken ona doğru bakmamak için özel bir uğraş sarf ediyordum.
“Bu saatte” dediğinde çoktan eve gitmemiş gerektiğini vurguluyor olduğunu fark ederken
“ya ben aslında dolanıyordum. Sonra bunu gördüm, kalmış sokaklarda, dedim ne oldu?” diye abartılı bir şekilde anlattığımda Çağatay sert bir şekilde omuz geçirmekle yetindi. “ dedi ben eve gidemiyorum. Ben bir üzül bir üzül.”
“Yeter ama” diye homurdanmasını duyarken Çağatay’ın yine eski hale döndüğünü gördüm. Beyefendi buz duvarlarını örmüş Cool Cool takılmaya çalışıyordu. Ters bir bakış attığımda Sude “anladım” deyip fazla üstelemedi.
Kesinlikle yanımızdan ayrıldığı gibi mesaj atıp birilerine yayacak olduğunu biliyorken inşallah Beyza’ya söyler diye içimden homurdanıyordum.Sude’nin otobüsü gelip bindiğinde şirince arkasından el sallarken otobüsün hareket etmesiyle beraber suratım düştü.
“Bana diyene bak!” diye homurdanmayla kafamı çevirdiğimde Çağatay söylenmeye devam etti.
“Sen sanki tanımıyormuş gibi yapmadın”Alaylı bir şekilde sanki karşımda çocuk varmış gibi ona eğilip konuşurken “Alındın mi sen” dedim. Gözlerini şöyle bir bana döndürdüğünde sen kimsin der gibi bakıp önüne döndü.
“Benim sinirim seni beni tanımazlıktan gelmen. Benim sıramı alman yani. Bunu ben yapacaktım sen değil” diye konuya açıklık getirdim.“Allah Allah, niyeymiş o” diye kınayarak sorarken ona ciddi misin bakışımı attım.
“Bilmem farkında mısın? Benim bir stilim var.” Bana devam et altından ne çıkacak dercesine bakarken “senin gibi biriyle görülmem hoş olmaz” diye devam ettirdim
Evet, arkadaşlar yeryüzüne insem çok iyi olacaktı ama bir kerede benim popom kalksındı.“Sen benim peşimde kaç kişinin koştuğunun farkında mısın?” diye alayla sorarken kendini beğenmişliği bir iki saniye durmamı sağladı.
“Niye sen gelin arabası mısın? Niye millet senin peşinden koşuyor?” biçimli dudaklarını yalayıp arkasına yaslanırken
“Hem iktisat derki fiyat düşünce talep artar. Çok şey yapma yani” diye tamamladım.“Kızım ben Çağatay Arkınım” ona öyle bir bakış attım ki ben olsam çekilir giderdim ama hala yanımdaydı.
“Valla Cüneyt Arkın olsan bir ihtimal yüz veririm” deyip kendimi göklere çıkardıktan sonra nasıl ineceğimi bilmiyordum.
“yok lan Cüneyt Arkın olsa direk veririm” deyip kendi kendimi ifşa ettiğimde babam kesin evde bir yerlerde onun filmini izliyordu.