11

1K 110 25
                                    

Yanımda uyuya kalan Childe'a baktım. Uyuya dalmasına rağmen huzurlu görünmüyordu. O da küçük kardeşi gibi sık sık kâbus görüyordu olmalıydı. Elimi saçlarına attım ve okşamaya başladım. Saçları düşündüğümden çok daha yumuşaktı. Saçlarına iyi bakıyor olmalıydı.

Yaptığım şey üzerine zar zor seçebilsem de gülümsemeye başlamıştı. Çoğu zaman bu doğal gülümsemesini görmek mümkün olmuyordu.

Bir anlık aklıma gelen düşünceyle kafam karıştı. Bugün yaptıklarımız, konuşmalarımız, hatta belki de hissettiklerimiz bütün hemcins arkadaşların yaptığı ve hissettiği şeyler miydi? Onun yanında kimsenin yanında olmadığım kadar rahat hissetmeye başlamıştım. Gerçek Childe'ı keşfeden ilk insan sayılırdım.

Cinsel yönelimim üzerinde hiçbir zaman durmamıştım. Bu, benim için hiçbir zaman önemli bir unsur olmamıştı. Kimden etkileniyorsam etkileneyim, hoşlanırsam hoşlanayım benim için bir sorun teşkil etmeyecekti çünkü. Hemcinsinden etkilenmek, hoşlanmak bana her zaman doğal bir davranış olarak gelmişti. Çoğu insan buna tepki gösterse de, benim genel olarak pek umursadığım da söylenemezdi.

- Mmh, beni bırakma..

-...Zhongli.

Tanrım, beni rüyasında görüyordu. üstelik onu bırakıyor muydum? Beni, gidecek biri olarak mi görüyordu? Yoksa sadece zihninin aptal bir oyunu muydu? Kafam karışmış ve uykum gelmişti.

Gözlerimi kapadım ve kısa sürede tatlı bir uykuya daldım.

Childe'ın Bakış Açısı

Uyandığımda saat pek erken sayılmazdı. Ne öğlen ne de gün doğumuydu. Esneyip yatakta doğruluğumda dün gece olanlar bir anda aklıma geldi. Zhongli'nin benim evimde kalışı, konuşmalarımız, ona sarılarak uyumam..Tam bir rezillikti.

Yanımda huzurla uyuyan bedene baktım bir süre. Bütün dertlerinden arınmış, rahat görünüyordu. Onun bu haline gülümsedim. Onu her zaman böyle görme şansım olmuyordu.

Yataktan inip odamda üzerimi değiştirdim. Bugün yemek yapasım vardı. Alt kattaki mutfağa indim.

Teucer benim henüz uyanmadığımı fark edip kendisi hazırlanmış ve servise binmiş olmalıydı. Pazar günleri bile okulunun olması saçmalıktı.

Küçük kardeşim evde olmadığı için sadece Zhongli ve kendime yetecek kadar kahvaltılık çıkardım. Kahvaltı yapmak isteyip istemediğini de bilmiyordum gerçi. Bunca şeyi bir hiç uğruna yapmak istemezdim.

Üst kattan gelen sesler ile birlikte kafamı merdivenlere çevirdim. Kıyafetlerini değiştirmiş ve saçını düzeltmişti. Çoğu zamanın aksine enerjik görünüyordu.

- Günaydın.

- Günaydın.

Gözleri masadaki kahvaltılıklara takıldı.

- Zahmet etmişsin.

- Oh, kahvaltı etmeyi sevmez misin?

- Hayır hayır, severim ama bu kadar şey yapmana gerek yoktu. Kendini boşuna yormuşsun.

- Ne yorması, hazırlarken çok eğlendim.

Yalandı, çok sıkılmıştım fakat onu mutlu etme isteğim ağır basmıştı. Ve sanırım istediğimi elde etmiştim.

you can count on me /zhongchi/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin