Arkadan biri beni sertçe dürttüğünde başımı kaldırdım.
"Ne var ya?"
"Günaydın Minjee."
"Bayan Kang..."
"Rahatsız ettik kusura bakmayın."
Sesindeki alaycı ton zoruma gitmişti.
"Arkadaşın öldü ve toparlanamadın, bunu anladım. Tüm herkes sana bu yüzden müsamaha gösterdi ancak yetti artık. Ben bu kadarına tahammül edemem. Hemen müdürün odasına gidiyorsun."
Kim Seungmin;
"Tamam bahçede bekliyorum ben sizi. Bu arada süt muzlu değil çilekli olsun."
"Zevksiz..." Jisung mırıldandı ve Minho ile beraber kantine doğru gittiler.
Bende omuz silkip bahçeye çıktım. Soğuk hava yüzüme vurunca titredim. Daha beş dakika önce sıcaktı ama. Gel de hasta olma.
Çocuklarla her zaman oturduğumuz çardağa doğru ilerledim. Fakat orada birinin oturduğunu gördüm. Çok garip, o çardağa oturmayı kimse pek tercih etmezdi çünkü binaya bayağı bir uzaktı ve etrafında hep çalılık yerler vardı.
Biraz daha yaklaştım. Kafasını masaya koymuştu. Yanına gitmeye karar verdim. Ancak yanına yaklaşınca ağladığını fark ettim.
"Pardon... İyi misiniz?" Dedim biraz çekinerek.
Kafasını kaldırdığı an olduğum yerde durdum. Kızarmış gözleri ile bana bakan Minjee...
Yemin ederim ki az kalsın şaşkınlıktan ismini mırıldanacaktım. O zaman her şey biterdi işte!
"Evet, teşekkür ederim." Burnunu çekti ve sulanmış gözlerini sildi.
Güzelliği karşısında cevap vermek istesem de veremiyordum.
"Eğer isterseniz konuşabiliriz. Bir sorun varmış gibi görünüyor." Dedim sonunda toparlanarak.
"Ah, bu biraz karışık." Gülümsemeye çalıştı.
Karşısına oturdum hemen.
"Dinleyebilirim."
Bana o kadar masum bir bakış attı ki yutkunamadım. Kuruyan göz yaşlarının yerine yeni yaşlar geldiğini fark edince sustum. Sanırım anlatmak istemiyordu.
"Seungmin! Mi... Ah yani tanımadığımız kız!" Jisung elindeki iki muzlu süt ile bize şaşkınlıkla bakıyordu.
Seni öldüreceğim oğlum. Sabret sadece.
Minho Jisung'un elinden sütleri aldı ve birini benim diğerini de Minjee'nin önüne bıraktı.
"Kanka biz sınıftayız haberin olsun. Acele etme ama gelmek için."
Daha sonra Minjee'ye başıyla sempatik bir selam verdi. Minjee de ne olduğunu anlamaya çalışırmış gibi selamına karşılık verdi.
"Gidelim hadi biz." Dedi Minho ve Jisung'un kolundan tutup okulun içine sürükledi.
Durup bir şey demesini bekledim ama bir şey söylemedi. Burada durmamdan rahatsız olmuş olabilirdi. Onu daha fazla anlatması için zorlayamazdım, bu doğru değildi.
Önümde duran muzlu sütü elime aldım ve ayağa kalktım. Bir adımda yanına ulaştım ve muzlu sütü önüne bıraktım.
"Muzlu süt sevmiyorum. Sen içer misin?"
Daha sonra hayatımda yapmadığım kadar samimi bir şekilde gülümsedim. Ancak gülümsemem titrediğini gördüğümde soldu.
Aptal kız. Sadece gömlek ve süveter vardı üstünde. Hadi bu da son kıyağım olsun.
Ceketimi çıkarıp onun omuzlarına bıraktım ve tekrardan yüzüne baktım.
"Güçlü ol."
Daha sonra da ellerimi pantolonumun cebine koyarak okula ilerlerken kendi kendime mırıldandım.
"Fazla mı havalı oldum ne?"
Tanrım... Kalbim bırakın patlamayı havaya uçacaktı. Tam bir dizi klasiğiydi. Kendime inanamıyorum.
Artık bana aşık olur, değil mi?
Bu arada çok soğuk ya, dondum...
Klasiklik deyince de ben ahahndşamx👍🏿👍🏿
Umarim bolumu begenmissinizdirrrrr 💗💗
OY VERMEYİ UNUTMAYİNNNNNNN SİZLERİ SEVİYORUM GORUSURUZZZZZZ 🥳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clouds | Texting | Kim Seungmin
Roman d'amourForyouminn: İyileşemeyen kalbinden öpüyorum. ⚘️ Sonunda gözlerimi ondan alıp bulutlara çevirdim ve fısıldadım; "Seni seviyorum." (Kısa bölümler)