ON BEŞİNCİ BÖLÜM/PART 1: "Yas Sürgünü."

191 49 33
                                    


"Bir derdim var dinleyin ey gökteki yıldızlar
Beni benden çalarak kaybolup gitti yıllar."

- Arapsaçı, Erkin Koray

ON BEŞİNCİ BÖLÜM

MAYIS, 1992

Tekrar buraya döndüğünden beri kadının yaptığı yalnız kalmaktı. Düşünecek bir sürü şey vardı. Bunların başında o geliyordu. O gün Hale'yle aşağı indiklerinde çorbasını içmiş ve ardından kendini çalışma odasına kapamıştı. Tüm posterler, kaset ve plaklar, video kayıtları hepsi o odanın içinde saklıydı. Leyla odaya girdiğinde kendinde tekrar dinleyecek gücü bulamamıştı. Tüm bunlar yerine gece uzun saatlere kadar çalıştıkları masanın karşısına kalan duvarın dibine çöküp oturmuştu.

O gitti ama ölmedi diyerek yaslandığı o yosun tutmuş duvarların bir kumdan beter olduğunu görmek en az bir yası göğüslemek kadar zordu. Ne kadar sürerdi? Yedi gün mi, kırk gün mü? O soğuk duvarın önünde oturup geçmişe bakarken emindi, bu bir yas sürgünüydü.

Sinan ve Yavuz kadın kendini çalışma odasına kilitlediğini öğrendiğinde endişelenmiş, kapının önünde birkaç kez açması için yalvarmışlardı. Sinan birkaç defa kapıyı kırmayı bile denemişti ancak Hale kadının ona söylediklerini anlatınca korkunun yerini keder ve ne yapacağını bilememezlik almıştı. Odadan kaç dakika çıktı hatırlamıyordu ama nihayet çıkacak gücü kendinde bulduğunda üzerindeki bakışların ağırlığıyla hiçbir şey demeden aşağı inmişti. Etrafın toplandığını görmüş ve ardından yemek kokusu yükselen mutfağa doğru ilerlemişti. Çorbanın kapağını açarken mercimeğin buharı yüzüne vurmuştu. Çekmeceden bir kaşık çıkarıp çorbanın tadına bakmıştı. Ve o bir kaşık çorba, kadını tekrar ağlatmaya yetmişti. Belki onun gibi yapmamıştı o çorbayı. Belki uzaktan bile alakası yoktu ama anıların böyle acımasız bir gücü vardı. Hıçkırdığında ellerini ağzına kapatarak kendini durdurmayı denemişti.

O akşam kimse duymadı belki ama Leyla bir söz vermişti. Eninde sonunda buraya geri dönecekti. Ne kadar uzağa ne kadar imkansıza giderse gitsin, herkes bir gün elbet evine geri dönerdi.

Şimdi günlerdir yaptığı gibi geniş, demirlik pencerenin önündeki kısma oturduğunda hava güzel olmasına dışarı çıkacak kadar iyi hissetmiyordu. Koridorda ustaların çalışmasının olduğunu biliyordu. Binada sıvası düşmüş yerler düzeltiliyor ve kirlenmiş duvarlara bir kat beyaz boya çekiliyordu. Oturmaktan sıkılarak nelerin yapıldığını görmek için odasından çıktı Leyla. Koridorda ağır ağır yürüdü, U şeklindeki binada dönüp doktorların odasının olduğu kısma ilerledi. İnci doktorun odasının önündeki hareketliliği fark etti. Odasının kapısı açıktı. Tulum giymiş orta yaşlarda bir adam kapının sol tarafında çiviye tutturulmuş isimlik kutusunu değiştiriyordu. İnci Melek Yılmaz. Leyla'nın odasından çıkarken doktorun yanına gitme gibi bir niyeti yoktu ama yine de kendini bu odada bulmuştu. Belki alışkanlık belki başka bir sebebi vardı, henüz çözememişti. Leyla sadece bedenine uyum sağlıyordu.

"Her yerde bir şeyler yapılıyor," dedi odaya girerken. Kütüphanesinin önünde İnci'yi gördüğünde etrafa şöyle bir göz attı. Odada değişmiş bir şeyler görmeyi bekliyordu. Yok gibi duruyordu.

İnci Leyla'yı gördüğünde, istemsizce gülümsedi. "Evet, bina eski olunca eksiği de çok oluyor."

"İsmini kapıya daha henüz koydular, doktor. Epey geriden geliyorlar."

"Denetim yaklaştığı için hepsi şimdi yapılıyor." dediğinde Leyla alayla başını salladı ve içeriye kendi odasıymışçasına rahat bir tavırla girdi.

ÇIKMAZ SOKAK • TAMAMLANDI •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin