Bölüm 2

1K 138 52
                                    

"Günaydın Selami abi."

"Günaydın Sedef, nasılsın?"

Sedef kafasını camdan çıkarmış, yeni dedikodular var mı diye sokağı gözetlemekteydi.

"İyiyim Selami abi, Recai'nin başına geleni duydun mu kız abi?"

"Kız abi ne demek Sedef?"

"Ağız alışkanlığı, sen onu bırakta Recai'yi çarpmışlar diye duydum."

"Recai'ye araba mı çarpmış? Ne zaman olmuş?"

"Yok kız abi, Recai'yi çarpmışlar."

"Recai'yi mi arabaya çarpmışlar, anlamadım ki düzgün anlatsana. Yoksa yankesiciler mi çarpmış."

"Bak şimdi abi, hani birinci bölümde Teykel diye birinden bahsediyordu ya, galiba o çarpmış."

"Birinci bölüm ne Sedef? Sen dün yanımızda yoktun zaten, nereden duydun Teykel'i?"

Sedef kafasını içeri soktu, biraz sonra bir laptop ile pencere kenarında göründü.

"İşte burada, bölüm birde kahvede konuşmuşsunuz."

Selami haberin bu kadar çabuk yayılmasına şaşırmıştır. "Bizim konuşmalarımızın dizisini mi çekmişler?"

"Hayır abi, Shoanleer diye bir yazar kitabında yazmış."

Yazar? Kitap? Bölüm bir?

Selami'nin kafasında soru işaretleri belirmeye başlamıştır.

"Sedef kafamda soru işaretleri görüyor musun?"

"Evet kız abi, hem de kocaman. Acaba kafanın büyüklüğü ile orantılı mı oluşuyor ki?"

"Sen bana koca kafalı demek istiyorsun zilli, çabuk gir içeri."

Sedef kırdığı potun üzerine içeri kaçtı. Selami la havle çekerek, Recai'yi ziyarete gitmek için arkadaşının evine doğru yola çıktı.

Geçerken gördüğü esnafa selam vererek ilerleyen Selami, kahvenin önünden geçerken Ragıp seslenmesi ile durdu.

"Selami, Recai'yi duydun mu?"

"Duydum Ragıp amca, şimdi onu ziyarete gidiyorum."

"Yazar bey evladım, sen de acı şu çocuğa da düzeltiver biran evvel."

"Peki Ragıp amca, seni mi kıracağım" dedim.

Selami Ragıp amcanın kendi kendine konuştuğunu zannettiği için, "valla erken yaşta bunadı zavallı" dedi ve yoluna devam etti.

Aniden bir araba fren yaptı, Selami az kalsın arabanın altında kalacağının farkına varınca, hafiften altına kaçırdı. Ne yaptığını fark edince de "iyi ki koyu renk pantolon giymişim" dedi.

"Koyu renk giymiş olsan da, okuyucuların hepsi senin altına kaçırdığını öğrendiler Selami."

"Sen kimsin? Ya rabbi iyi saatte olsunlara mı karıştım, nedir bu gaipten sesler duymalar."

Selami'nin kafası daha fazla karışmasın diye sustum. En kısa zamanda bu gerzek karakteri eğitmeliydim. Yoksa okuyuculara karşı beni rezil etmesi işten bile değildi.

Selami sonunda Recai'nin evine ulaşmıştı, kapıyı çaldı kimse fark etmedi.

"Sayın yazar böyle bayat espriler yapma, yok kapıyı çalmış götürmüş filan."

"Recai'nin annesi hanımefendi öyle demek istemedim, yani kapıyı çalınca kimse duyup kapıyı açmadı anlamında şey ettiydim."

"Kem küm etme de bırak kapıya bakayım, ne oyalıyorsun ayol."

"Bu kadında cazgır çıktı, en iyisi ben susayım" dedim kendi kendime.

 "Seni duymadım sanma yazar efendi, benim kulaklarım keskindir, bana mahallede keskin Melahat derler."

"Tamam efendim, sustum Melahat hanım."

"He şöyle akıllı ol, daha gençsin büyüklerine karşı da saygılı ol."

"Melahat teyze!" diye bağırdı Selami. "Telefondaki konuşman bitmedi mi? Kapıda ağaç oldum."

"Geldim evladım geldim. Şu yazar lafa tuttu beni, sende maşallah dal budak salmışsın, neredeyse meyve verecekmişsin."

"Yazar? Telefonda bir yazarla mı konuşuyordun? Benden de bahsetseydin ya Melahat teyze, hani derler ya hayatımı anlatsam roman olur diye. İşte o benim hayatım."

"Selami evladım, bu yazar zaten seni yazıyor. Hâlâ anlamadın mı?"

"Benimle konuşmadan beni nasıl yazabilir? Telif hakkı isterim."

"Geldim abi."

"Sen kimsin?"

"Ben Hakkı, beni istemişsin."

"Sen şaka mısın? Seni neden isteyeyim."

"Tıfıl Hakkı isterim demedin mi, yazar da beni gönderdi."

"Olum tıfıl değil telif hakkı isterim dedim, yazarın işine gelmemiştir."

"Senin yazarla aran iyiyse beni de kitabına aldırsana abicim."

"Hakkı git kardeşim, şalterim atacak şimdi, vereceğim 220 voltu göreceksin kitabı."

Hakkı işini başaramamanın üzüntüsü ile oradan ayrıldı. Selami kitapta var olduğunu anlamamakta direndiğinden, telif hakkını şakaya vurup geçmemden dolayı olayı uzatmadı.

"Selami evladım, yaklaşık bir sayfadır kapıda kaldın. İçeri buyur."

"Bir saattir diyecektin dilin sürçtü herhalde teyzem."

"Yok öyle değil ama neyse, yazar bana kaş göz işareti yapıyor."

"Recai nasıl oldu, fena mı çarpıldı? Konuşabiliyor mu?"

"Konuşabiliyor da konuşmak istemiyor belki sen konuşturmayı başarabilirsin."

Selami, teyzenin gösterdiği kapıdan girip Recai'yi görür. Görünüşünde bir gariplik olmadığını fark edince "ne o Recai, Teykel seni çarptı diye duydum ama yüzün gözün normal gözüküyor."

Recai üzgün bir şekilde başını kaldırdı. "Selami abi, çarptı hem de nasıl çarptı. Yüce dediler gözümüzde büyüttüler, annemin kefen parasını çarptı cinoğlucin. Bana verdiği bilgilerle güvenimi kazandı, sonra borsada sana çok para kazandıracağım dedi, kaptı parayı gitti."

"Ama sende hak etmişsin Recai, elin cinine para emanet edilir mi? Adamı çarparlar böyle. Hadi bana müsaade."

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma Tarihi: 11.05.2015


Selam ben Ragıp amcanız, bazı okuyucuların oy vermeden kaytardığını görüyorum. Hepinizin ismini yazdım bir kenara, iki bölüm üst üste oy vermeyeni kahveye sokmam ona göre.


Espri önerileriniz olursa sizin nickinizle kitaba ekleyebilirim.

Günaydın Selami abi (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin