Bölüm 32

140 15 9
                                    

"Günaydın Selami Abi."

"Günaydın Açelya. Seninle konuşmam gereken bir şey var."

"Selami kızı kovmayacaksın değil mi?" diye sordum.

"Az bekle" diye mırıldandı ama kız duymadı.

"Ne konuşacağız Selami abi? Uzayda yaşadıklarımı anlatayım mı sana?"

"Boşver şimdi onları Açelya. Şimdi nasıl söylesem bilemiyorum. Senin buradaki varlığından çok memnunum ama eşim..."

"Serap abla da çok memnun değil mi?"

"Ya ne demezsin... Şimdi ben sana bunları söylerken tereddüt ediyorum."

"Benden çok memnunsun, nasıl söyleyeceğini bilemiyorsun."

"Yani tam öyle değil ama..."

"Selami geveleme de söyle işte" dedim.

"Seni işten çıkarmak istiyorum." Sonunda söylemişti.

Kız bir an araba farı görmüş tavşan gibi kalakaldı. "Beni işten atıyor musun?" diyerek ağlamaya başladı. Selami'nin yufka yüreği ağlayan kızları kaldıramazdı. Bu yüzden şimdiden eli ayağı karışmıştı.

"Üzülme bak Açelya, sana başka bir iş buluruz."

"Ama ben burayı ve seni seviyorum Selami abi."

"Ben de seni seviyorum Açelya."

"Selamiiiiiiiiiiiiiii!" İçeri ne zaman girdiği belli olmayan Serap, son sözleri duymuştu. "Beni aldattığın yetmiyor, bir de başkasını seviyorsun öyle mi? Selami seni boşuyorum."

Fırtına gibi esip gürleyen Serap, hızla kapıyı çarpıp çıktı. Selami peşinden koşarken, kapanan kapıya çarptı. Burnunu ovuşturup kapıyı açtı ve karısının peşinden koşmaya devam etti.

Selami kaşla göz arasında yolunu kaybetmişti. Birden dörtyol ağzında olduğunu fark etti. Çevresinde in cin top oynuyordu.

Etrafında dönüp neler olduğunu anlamaya çalışırken, arkasında bir ses duydu. "Selam ölümlü."

Selami hızla arkasını dönünce, nefes kesen güzellikte kızıl saçlı bir kadın gördü. Gözleri kırmızı olmasaydı... Kırmızı mı? Yoksa-yoksa bu... Şeytan mı?

Selami bildiği tüm duaları söylemeye çalışırken dili dolaşıyordu. Kızıl saçlı afet gülümseyerek Selami'ye yaklaştı.

"Sakin ol Selami."

"Be-be-beni tanıyor musun?"

"Evet, Selami. Eşinle barışmak ve eski günlerdeki gibi mutlu olmak ister misin?"

"Tabii isterim. Eskiden akşam eve geldiğimde soframda yemeğim hazır olurdu. Yemekten sonra birlikte film seyreder, meyvelerimizi yerdik. Dişlerimizi fırçaladıktan sonra pijamalarımızı giyer, yatağa yatardık. Yattıktan sonra oynaşmaya..."

"Yeter bu kadar detay Selami. Kısaca istiyorum de."

"Kısaca istiyorum."

"Gerzek."

"Sen de mi yazarın akrabasısın?"

"Hayır Selami, bu ablayı tanımıyorum" dedim.

"İstiyorum desem ne olacak? Artık aramız düzelmez. Açelya ile olan yanlış anlaşılmalar dağları aştı."

"Sen evet de, ben sizi eski günlerinizdeki gibi mutlu yapacağım. Üstelik Açelya'yı bir daha hiç yanlış anlamayacak."

"Karşılığında ne istiyorsun?"

"Ruhunu."

"Hasi*tir."

"Ne oldu fazla mı geldi canım?"

"Bacım sen ne diyorsun? Ruhumu şeytana mı satacağım?"

"Ben sadece aracıyım, bize Kavşak Şeytanı derler."

"Yavşak olmasın?"

"Selami seni cehennemin en azılı bölümüne aldırırım, yavşağı görürsün."

"Abla sen de hemen kızıyorsun ya. Bak güzel ablacım, karımı çok seviyorum ama ruhumu şeytana satacak kadar değil."

"Sana bonus vereyim. Mesela seni özgür kılayım, yazarın hükmünden kurtarayım."

"Hop ne oluyor Kavşak Şeytanı, kimin adamını kimden kurtarıyorsun?" dedim.

"Az karışma yazar, seni de alırım cehenneme."

Sustum.

Selami ciddi ciddi bu teklifi değerlendirmeye başlamıştı. Benden kurtulmayı, karısı ile mutlu olmaktan daha çok istiyordu.

"Nasıl olacak bu anlaşma? Ruhumu ne zaman vereceğim?"

"On sene sonra gelip alacağım."

"Yani on sene özgür ve mutlu bir adam mı olacağım? Anlaştık."

"Dur Selami, geleceğini yakma" dedim ama beni dinlemiyordu.

"Şimdi öpüşüp anlaşmayı mühürleyeceğiz" dedi Kavşak Şeytanı.

Selami'nin gözleri parladı. Kadının kıpkırmızı dudaklarından gözlerini alamıyordu. Şeytan tam dudaklarına yapışacakken, kafasına yediği topuk darbesiyle yere çöktü.

"Selami! Bu kaçıncı? Arkamı dönmeye gelmiyor, birisiyle kırıştırıyorsun."

Serap'ın ani gelişinde parmağımın olduğunu inkâr etmeyeceğim. Şeytan kafasını acıyla tutarken, Selami açıklamaya çalışıyordu.

"Serapcım, şeytan ablayla bir anlaşma şeyedecektim."

"Ben seni şimdi şeyedeceğim merak etme. Önce şu şırfıntı ile işimi bitireyim" diyen Serap, şeytanın saçlarını avuçladığı gibi çekiştirmeye başladı. Bir yandan tokat patlatıyordu. Şeytan çareyi kaçmakta buldu.

Aniden elinde bir tutam kızıl saçla yolun ortasında kalan Serap, şaşırarak çevresine baktı. "Nereye kaçtı oro*pu?"

"Şeytanı bile kaçırdın helal olsun Serap" dedim.

"Gerçekten şeytan mıydı?" diye şaşıran Serap, bayılarak yere yığıldı. Selami az daha ruhunu kaptıracağını unutup Serap'ı kucakladı.

"Gel karıcığım mutlu mesut yuvamıza gidelim."

"Selami son anda yırttın farkında değilsin" dedim arkalarından.

"Sen mi ben mi?" dediğinde şüpheye düştüm. Anlaşmayı yapsaydı ne olurdu? Bu kitabı bitirmek zorunda mı kalacaktım? Anlamsız sorulardan başıma ağrı girmişti.

"Babacığım yırttın ne demek? Bir de bazı kelimelere * yıldız işareti koyuyorsun o niye?"

Kızım yine omzumun üzerinden yazdıklarımı okumuştu. Gel de açıkla şimdi.

"Yırttın demek ucuz atlattın, yani az daha kötü bir şeyler olacaktı demek. Yıldız işareti bazı uygunsuz kelimeleri küçük okuyucular anlamasın diye değiştirmek için."

"Şimdi anladım babacığım. Son bir şey soracağım, bu yazdığın şeytan Supernatural dizisindeki şeytan mı?"

"Oradan mı kaçıp gelmiş, hiç farkında değilim" desem de, kızım sandığımdan zekiydi. Hatta masamdan bile zekiydi.

Böyle kelime oyunları artık çocukları bile güldürmüyordu ama benim hoşuma gidiyordu. Selami'nin gö*ünü pardon ruhunu kurtarmıştım. Belki de kendi kitabımı kurtarmış oluyordum.

Serap uyanınca boşanmaktan vaz geçerse, Selami gezegenin en mutlu gerzeği olacaktı.

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 23.01.2017

Kelime sayısı: 770

Günaydın Selami abi (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin