"Pekala, başlıyorum anlatmaya." deyip derin bir nefes aldı Jisung, yerinden kalktı ve masanın başına geçip uzun kağıdı boylu boyunca açtı.
"İlk olarak söyleyeceğim bazı şeyler var, kimse itiraz edemez bunlara. Seungmin, Jeongin ve Felix..."
Jisung'dan adlarını duyan üçlü gerilerek yerinde doğruldular.
"..siz bizimle birlikte olmayacaksınız. üçünüz de toplantı biter bitmez bir çanta alıp Hyunjin ve Minho'yla burdan oldukça uzağa gideceksiniz. Merak etmeyin yerinizi kimse bulamaz sadece biz biliyoruz."
"İtiraz ediyorum." diye diklendi Seungmin.
"İtiraz kabul etmiyorum."
"Prensim ben jisung."
"Ben de bu planın kurucusuyum Seungmin. Neye itiraz edeceğin ortada, burda kalamazsın. Senin yeterli kol gücün ve kılıç eğitimin yok, bu yüzden seni kendi ellerimizle tehlikeye atamayız."
"Ama Jisung-
"Seungmin, lütfen." deyip ellerini tuttu Chan. Seungmin daha fazla bir şey demeye güç bulamadı, sanki Chan tüm sinirini tüm gücünü çekmişti ellerinden. Kafasını Chan'ın omzuna bıraktı ve sakince dinlemeye devam etti.
"Geriye biz kalıyoruz, üçümüz. Hepimiz birlikte olacağız, üçümüz asla ayrılmıyoruz. Bakın net bir şekilde konuşuyorum, sakın ayrılıp kafanızın dikine gitmeyin yoksa koruyamayız birbirimizi." sinirle konuşmuştu iki büyüğüne karşı.
"Chan özellikle sen, sakın sinirlenip bir anda dalma ortaya. Herkesin yeri belli, askerler önden gidecek biz arkalarından. Sonra da artık kimi öldürürsün kimi döversin sana kalmış orası."
Chan kafa salladı. Planı anlatmayı bitiren Jisung önündeki kağıdı kapatıp dışarı çıktı, peşinden Minho hızla gidip ona yetişti.
"Jisung, neyin var?" deyip küçüğün yüzünü elleri arasına aldı Minho.
"Korkuyorum." nefesini dışarıya verip yüzündeki ellere yasladı kafasını.
"Jisung, daha önce onlarca savaşa girdin sen. Ne korkusu bu?"
"Daha öncekilerde sen yoktun, çocuklar yoktu. Yalnızdım ve bana ya da başkasına bir şey olursa arkada kalanlar ne yapar düşüncesi yoktu."
"Jisung, sevgilim. Ne sana bir şey olur, ne de bize. Size ve bize inanıyorum, yanımıza sağ salim ve gülerek geleceğinize adım gibi eminim. Daha fazla sıkma kendini, lütfen."
Jisung, büyük olanla gözlerini buluşturdu. Parlıyordu gözleri dolu olduğu için. Kollarını kaldırıp sevgilisine sarıldı, anında karşılık aldı. Uzun süre sarıldılar, ayrılma vakti geldiğinde zorla odalarına geçip hazırlanmaya başladılar.
Bu sırada diğerlerinin de onlardan bir farkı yoktu.
Seungmin ısrarla gitmek istemiyordu ya da Chan'ın da onlarla gelmesini istiyordu.
"Seungmin lütfen." dedi Chan eşinin ellerini tutup.
"Lütfen beni bu kadar zor duruma düşürme. Sen böyle yaptıkça ben deli gibi düşüncelere dalıyorum ve ayık olamıyorum." dedi dolu gözleriyle Chan.
Seungmin ne yaptığının farkına vardı, ellerini sıktı eşinin. Pişmanlık doldu vücudunun her yeri.
"Ben özür dilerim, böyle olacağını düşünemedim."
"Özür dileme, sadece bana ve kendine güven."
"Güveniyorum, sana sonsuz güveniyorum sevgilim."
"Ben de sana öyle." deyip sıkıca sarıldı eşine.
![](https://img.wattpad.com/cover/293151574-288-k106578.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two prince one kingdom | chanmin
Fanfictionseungmin ve Chan yıkılmaya yüz tutmuş iki krallığın asil prensleri ve tek veliahtları.