episode 1

1.7K 162 149
                                    

"Yüce merhametinize sığınarak söylemek istiyorum ki, böyle giderse krallığınız gerçekten yeryüzünden silinecek kralım."

"Böyle bir şey mümkün olamaz, bir çözüm bul."

"Efendim, çok üzgünüm."

"Sana çözüm bulman gerektiğini söyledim Seo. Eğer bulamazsan, sonuçlarının neler olacağını çok iyi biliyorsun. Şimdi çık dışarı." diyerek azarladı Kral Bang.

Saray başkanı boynunu eğip, gerisin geriye çıktı odadan. Kapıyı kapattı, sinirle ve korkuyla soludu. Nasıl düzeltebilirdi ki yıkılmak üzere olan krallığı?

Odasına ilerledi, yolda prensle karşılaştı ve selamladı. Ona iyi dileklerini sundu. Bir iki adım ilerdeki odasına girdi ve kağıtları karıştırmaya başladı. Kapı çaldı, içeriye giren görevli yine bir ton kağıtla adımladı odaya, yere bıraktı ve acıyarak başkana bakıp çıktı.

Başkan "yine ne borçları var?" diye geçirdi içinden. Şöminesini çıtırdattı ve işlerinin başına geçti. Bu gece uyku ona uğramayacak gibiydi.

Bu sırada prens babasının yanına krallığın durumunu sormaya gidiyordu. Odanın önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Elleri titreyerek tıklattı kapıyı, diğer herkes gibi, korkuyordu babasından. Bunu inkar edemezdi.

İçerden girme iznini alınca yavaşça adımladı, tüm asilliğiyle tahtın önüne geçti ve eğildi.

"Yüce kralım, eğer izin verirseniz krallığın durumu hakkında bilgi almak istiyorum." dedi başını kaldırmadan.

"Kaldır kafanı." diye kükredi kral.

Prens ürkerek başını kaldırdı, kendini cesur gösterecek şekilde dimdik durmaya çalıştı. Gözlerini dünyada en çok korktuğu insanın gözlerine kilitledi.

"Bildiğin üzere krallık batıyormuş. Hah, ne komik şakalar öyle değil mi?" dedi ve tahtından inip köşedeki şarap dolabına ilerledi.

"Efendim, ne şakasından bahsediyorsunuz?"

"Krallığım yıkılıyormuş Prens Chan, kim buna inanır Tanrı aşkına. Koca Bang krallığı yıkılacakmış, duyda inanma." dedi ve kahkahalarla doldurduğu şarabından koca bir yudum aldı.

"Kralım, bunlar şaka değil. Gerçekten tarihden siliniyoruz. Borçlar o kadar çok birikmiş ki, hangisini ödeyeceğimizi şaşırıyoruz. Bir an önce içmeyi bırakıp gerçekliğe dönmeniz gerekiyor." dedi tüm cesaretiyle.

Yaşlı adam sinirle yerinden kalktı, yüzüklerle kaplanmış elini genç olanın suratına geçirdi.

"Sana ne kadar terbiye öğretsem az, öyle mi Chan? Hiçbir şeyi haketmiyorsun. Keşke senden başka çocuğum olsaydı, en azından o terbiyeli ve bana saygılı olurdu. Senin gibi bomboş bir komutan olmazdı. Şimdi çık burdan ve odana gir, ben izin verene kadar tek bir adımını dahi dışarı atma. O kadının sana yardım ettiğini duyarsam, ikinizin de yeri cehennem olur." dedi ve tahtına geri döndü.

Genç olan kafasını eğdi, gözyaşlarının yerleri ıslatmasına izin verdi ve saygıyla odadan çıktı. Kapıyı kapattığı an hıçkırıkları kendinden izin almadan çıkmıştı ağzından.

Odasına ilerledi hıçkırıklar içinde. Etraftakiler hiçbir şey yapamıyordu, sadece kırgınlıkla bakıyorlardı genç çocuğa.

Onu sevmek, ona yardım etmek istiyorlardı ama yasaktı. Kral onun sevgiyle büyürse şımaracağını düşündüğü için insanların ona sevgi vermesini yasaklamıştı.

Annesi bile bazen aylarca göremiyordu oğlunu. Bu da yine kralın saçma kurallarından biriydi. Bağlanma duygusunu yitirmesi gerekiyordu bir prensin.

two prince one kingdom | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin