Ağlaması durduğunda eve göz gezdirdi, dağılan altınları toplamış ve kasaya koymuştu. Zaten farkındaydı, böyle bir şey yapacağını beklemişti, ne kadar sadece sinir olmuş gözükmek istese de ağlamıştı, neden bu kadar kırıldığı hakkında bir fikri de yoktu. Kasayı yerine koyarken çalan telefonuyla irkildi. Belki Yoru'dur umuduyla telefonuna koşmuş Harbor'un aradığını gördüğünde morali tekrar bozulmuştu. Evet kovmuştu ama gerçekten hiç uğraşmayacak mıydı? Hareketleri gerçekten de bir oyundan mı ibaretti?
"Alo?"
Sesi boğuk çıkmıştı, boğazını temizleyip tekrar konuştuğunda arkadaşı ağlamaklı bir sesle yanıt vermişti.
"Neredesin?"
"Evdeyim, ne oldu? İyi misin?"
"Geliyorum 5 dakikaya..."
***
Harbor Phoenix'in evinin önüne geldiğinde Yoru ile karşılaşmayı beklemiyordu, ikisi de aynı anda sormuştu.
"Senin ne işin var burda?"
Harbor kaşlarını çatıp bakmak istese de yanan canıyla tıslamıştı.
"Ne bu halin senin?"
"Sana ne lan? Sen ne ayak?"
Yoru baştan aşağı süzmüştü karşısındaki adamı, sağlam bir dayak yemiş, ağzı yüzü dağılmıştı.
"İnsanlıktan soruyorum. Hemen havlama."
Harbor üzerine atılmak istese de yapmadı ve göz devirdi, şu an en çok yapmak istediği şey Phoenix'in kolları arasına girmekti.
"Yok bir şey, gidebilirsin."
"Gideceğim yerdeyim zaten."
Harbor acısına rağmen tek kaşını kaldırmış ve önündeki adama bakmıştı. Ne demek istiyordu? Adımlamaya çalıştığında önüne geçmişti mavişin.
"Ne işin var Phoenix'le? Yine salak salak sorgulamaya mı geldin?"
"Hayır, özel konuşmam gereken şeyler var, çekil de gideyim."
Tam ikisi dalaşmaya başlayacağında esmer kapıya çıkmıştı. İkisi de duruşunu düzeltip esmere baktı. Phoenix ise mavişe kitlenmişti, gelmişti.
"Ne yapıyorsunuz ya?"
"Ben-"
"Phoenix lütfen, konuşmak istiyorum. Dinle beni."
Harbor sözünün kesilmesiyle sinirle iç çekmişti.
"Konuşacak bir şey yok, git demedim mi ben sana?"
Yoru bir Harbor'a bir de Phoenix'e bakmıştı, sinirleri fazlasıyla gerilmişti.
"Beni kovup yedeğini çağırdın tabii, dinlemiyorsun da."
Phoenix yumruklarını sıkmış ve karşısındaki mavili adama gözlerini kilitlemişti. Gerçekten demiş miydi onu? Kullanıp da bir de özel hayatına mı karışıyordu?
"Harbor geç içeri."
"Pho-"
"İçeri!"
Harbor sus pus olmuş, garip bakışlar eşiğinde içeri girdiğinde Phoenix dışarı adımlamış, kapıyı kapatmıştı. Üzerine doğru yürüdü gözlerini ayırmadan.
"Ne diyorsun lan sen?"
"Yalan mı? Hemen çağırmışsın yanına."
Yoru beklemediği anda gelen yumruk ile sarsılmış, dengesini anca kurduğunda tekrar yediği yumrukla düşmüştü. Esmer yerdeki adamın yakalarından tutup tekrar yumruğunu kaldırdığında Yoru kollarıyla yüzünü siper etmeye çalışmıştı. Phoenix elini geri çekmiş, bulanıklaşan görüşüne küfretmişti, ağlıyordu işte. Neden ağlıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adalet Savaşçısı
FanficValorant Yorunix/Riftfire fanfic. TW! Cinayet, istismar, intihar vb.