Bugün geç uyanmıştım dünkü okul hevesim bugün tamamen bitmişti, istemsizce kalktım ve kahvaltı yapmak için aşağı indim, annem kahvaltımı hazırlamıştı ve bir de not bırakmıştı: Kahvaltın bittikten sonra masadaki hediyeni unutma! yazıyordu.
Ne! Hediye mi? Kutuda aşırı havalı bir motosiklet ceketi vardı, güne çok güzel başlamıştım. Umudum böyle devam etmesi yönündeydi. Daha fazla zaman kaybetmeden okula doğru yeni motorumla yola koyuldum. Okula vardığım da bahçede gördüklerim hiç hoşuma gitmemişti, Rose ve sevgilisi şiddetli bir tartışma yaşıyordu, kendimi sıkıca tembihledim uzak durmalıydım.
Rose'a el kaldırana dek, bu bardağı taşıran son damlaydı dayak da yesem buna göz yumamazdım, aklımdan onu parçalara bölmek, kafa tasını ikiye ayırıp beynini dağıtmak geçiyordu, ona saldırınca nefesimi kontrol edemez oldum, kalp atışım hızlandıkça tenime ateş düşüyordu sanki güneş bir adım ötemde gibi. İlk defa bunları yaşıyordum insanlıktan çıkmak üzereydim, o anda büyük kuzenim Dean karşıma çıktı, beni kalabalıktan hızlıca uzaklaştırıp kamyonetine bindirdi.Matarada suya benzer bir içecek uzattı, bunu hemen içmelisin dedi içtikten sonra gözümü halam gilde açtım odada uyuya kalmışım, salondan gelen tartışma sesleriydi beni uyandıran. Annemle büyük kuzenim Dean bir konu hakkında tartışıyorlardı, merakla yaklaştım, Dean anneme "İçindeki güçle tanışmalı, onu evcilleştirmeli!" diye bağırıyordu, annem ise ağlayarak "Hayır, bu zamana kadar onu bir insan olarak büyüttüm. Bundan sonra da öyle kalacak!" diyordu. Daha fazla dayanamayıp ortaya atladım:
"Ne yani, ben insan değil miyim, yoksa uzaylı mıyım?" diyerek çıkıştım, küçük kuzenim Leo kahkahasını tutamayıp kendini dışarı attı, Dean "Sana açıklamam gereken şeyler var, benimle dışarı gel." diyerek kolumdan tuttu, hala anlamsızlık içinde olan ben, boş gözlerle peşinden gittim.Bahçeye çıktıktan sonra bana bir hikaye anlatmaya başladı. "Bundan asırlar önce 1. Dünya Savaşı sırasında devletler silahları ve bombaları yeterli görmediğinden dolayı başka yollara başvurdular, bunlar kusursuz ve vahşi olanlardı, insansı görünen yaratıklar karşı rakibin içine karışabilmek için görünüşünden ödün vermiyorlardı, ta ki savaş emrini alana kadar, vahşi olan savaşçı devasa büyüklükte bir kurda dönüşüyor, kusursuz olan savaşçı ise teni ay gibi ışıldayarak gözle görülmeyecek hıza sahip oluyordu. Bu iki savaşcı birçok devlet kuşatmasında ve ülkelerin kurtuluş savaşlarında büyük rol oynamışlar. Bu savaşçıların sayesinde birçok ülke kolayca zafer elde etmişlerdir, lakin vahşi savaşçı adından çok daha garip bir eylemde bulunana dek, savaşlarda masum ve suçsuz insanların ölmesi ona adil gelmemekteymiş bu düşüncesinden dolayı, artık savaşlarda fedai olma görevini sonlandırıp eziyet altında ve baskı altında olan masum insanların zulmüne son vermek için bir karar almış. Vahşi savaşçı her ne kadar kaçsa da işgalci devletler peşini bırakmamış, yakalanmasına an kala kendini ormanın derinliklerine atmış, yorgunluktan ve almış olduğu yaralardan bitap bir şekilde bir kurtuluş ararken yer yüzünden bir kapı açılmış, gözleri yıldız gibi parlayan bir genç kadın onu içeri almış, onun yaralarını iyileştirmiş, acılarını dindirmiş ve tamamen arındırmış bir şekilde tedavi etmiş. Kendine gelen vahşi savaşçı kadına o gece aşkla vurulmuş ve bir ömür beraber yaşamışlar. Vahşi savaşçının büyülü ruhu babadan oğula nesilden nesile aktarılmış. Kim ki vahşi savaşçının sihirli kanını taşıyorsa eninde sonunda içindeki savaşçıya tanık olacaktır, vahşi savaşçının kaçtığı orman şuan içinde bulunduğumuz bu ormandı. Onu kurtaran kadın ise bizim büyük babaannemizdi, bu sana biraz garip ve karmaşık gelebilir bu çok normal ama zamanla anlayacaksın. Yarından itibaren okulu bırakıyorsun ve burda benim dersime giriyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
David Walter'ın Günlüğü ( Her Cuma Yeni Bölüm)
FantasyGenç bir kurt adamın başından geçen trajik olaylar. Eve varmıştım ıslak giysilerimi çıkarıp sıcak bir duş aldım ve Roseli'yi düşünmek için hızlıca yatağıma uzandım. Ah Roseli; benim kayıp mabedim, nefessiz kalmış ciğerlerime soluk verenim, uçsuz buc...