.22.

630 42 4
                                    


Bebek bezinin son bandını da yapıştırdıktan sonra ellerimle minik Aesir'in karnını okşadım. Ben bezini değiştirirken o da ellerini ve ayaklarını sallayarak iki yanında duran Rodya ve Nesha ile oynuyordu. Aslında daha bir günlük bile değilken bu kadar enerji dolu olması beni şaşırtıyordu ama nedenleri ile ilgili şüphelerim de yok değildi. Bezinin üzerine pijamasını da giydirdikten sonra boynu ve poposundan destekleyerek kucağıma aldım. Yavaşça yatağımın yanına yerleştirilmiş beşiğe doğru ilerlerken gözlerim Aesir'in tel tel olan kızıl saçlarına kaydı. Kızıl saçlı ve mavi gözlüydü. İleride kesinlikle birçok erkeği ağlatacak bir güzelliği olacaktı.

Aslında Aesir ile ilgilenirken çok beceriksiz olacağımı düşünmüştüm ama o kadar da kötü değildi. Sanırım geçmişte annemin komşuların çocuklarına bakıcılık yapmamı söylemesinin hediyelerini alıyordum. Aesir ile o kadar iyi ilgileniyorum ki bu beni bile şaşırtmıştı. Kendimi gerçekten bir anne gibi hissetmeye başlamıştım.

Bir süre sonra Aesir uykuya daldığında  derin bir nefes verdim. Rodya ve Nesha odadaki koltuğa oturmuş benim Aesir'i uyutmamı izliyordu. Dünkü tedavilerinden sonra yanımdan ayrılmamışlardı. Buranın güvenli olduğunu biliyorlardı ama hala benden başkasına güvenemiyorlardı.

Nesha bir gece güzelce dinlendikten sonra enerjisini geri kazanmıştı. O ve Rodya'nın şu anda birkaç çizik ve çürükten başka yaraları yoktu. Elbette bunun psikolojik yanına değinmiyorum. Orada yaşadıklarını bir ömür boyu unutamayabilirler.

Telefonumu açıp yanlarına gittim.

"Neden biraz telefona bakmıyorsunuz ? Benim biraz işim var bu yüzden başka bir odaya geçeceğim. Aesir uyanırsa onunla ilgilenirsiniz olur mu?"

Rodya kafasını salladı. Nesha da kocaman gülümsedi ve ona uzattığım telefonu aldı. Nesha heyecanla bir şeyler açarken Rodya da onu küçük bir gülümseme ile izliyordu. Bu görüntü kalbimin ısınmasını sağladı. Gülümsedim ve ikisinin de saçlarına birer öpücük kondurduktan sonra sessizce odadan çıktım.

Odadan çıktığım anda yüzümdeki gülümseme soldu. Büyük toplantı odasına girdiğimde herkesin orada olduğunu ve beni beklediğini gördüm.  Babam yanındaki sandalyeyi oturmam için geri çektiğinde hemen gidip yanına oturdum. Beni yanağımdan öptü ve gülümsedi. Bende karşılık olarak güldüm ve ikimiz de ekrandaki Fury'ye döndük.

" Gelişmeler nasıl? Hallettiniz mi?"

Diye sordum daha fazla bekletmeden. Fury kafasını salladı.

"Senin gönderdiğin dosyalara göre casusları yakalayıp gözaltına aldık. Bazıları sorgulandı ama bazıları da intihar etti."

"Sana dişlerine sakladıkları zehre dikkat etmeni söylemiştim!"

Diye çıkmıştım sinirle. Diğer yanımdaki Natasha elini omzuma attı. Ona döndüğümde gözleri bana sakinleşmemi söylüyordu. Derin bir nefes aldım ve tekrar ekrana döndüm.

"Peki üsleri basmak için bir plan yaptınız mı? Dün biraz inceledim. Bütün üslere aynı anda saldırıp şaşırtmazsak işimiz kolay olmayacak."

Fury kafasını salladı.

"Senin de söylediğin gibi bir sürü üs var. Hepsine aynı anda saldıracağız. Takımlar Ajan Hill tarafından koordine ediliyor. En kısa sürede saldırmazsak bir terslik olduğunu anlayacaklar."

Odadaki herkes kafasını sallayarak onayladı.

"Bu durumda sizi de ikişerli gruplar halinde bazı üst düzey karargahlara göndermeyi planlıyoruz. Yanınıza birkaç ajan vereceğiz ve siz de o üssü sanki hiç var olmamış gibi yapacaksınız."

Light In The Dark  (Daughter of Stark)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin