~1

4.2K 301 511
                                    

Yazım yanlışları varsa fazla takılmayın lütfen.

~"küpelerin güzelmiş."

"Emin miyiz?" Diye sordu sarı saçlı. Onun kim olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama buraya uygun durmuyordu. Hatta şuan kucağında Yeonjun olmasa onun buraya yanlışlıkla falan geldiğini düşünürdüm.

"Kafanı kurcalayan bir şey mi var?" Dedim bedenimi duvara yaslarken. Sarı saçlı ilk olarak kare, ince çerçeveli gözlüklerini düzeltmiş ve beni baştan aşağı süzmüştü. "Fazla çıt kırıldım duruyorsun." Sonunda konuştuğunda dediği çok komiğime gittiği için güldüm.

"Çıt kırıldım duruyorsam neden beni seçtin?" Bunun cevabını cidden merak ediyordum. İlla benim olmam konusunda ısrar etmiş, Yeonjun beni bu işlere bulaştırmak istemediğini söylemesine rağmen beni aramışlardı.

"Çünkü tam onun tipisin." Dedi. Gözleri dudaklarımda, burnumda saçlarımda ve en son gözlerimde gezindi. "Kang Taehyun'u sadece sen ağa atabilirsin."

***

"Yapabileceğine emin misin?" Yeonjun beni kolumdan tutup bir odaya sokmuş ve çekmeceleri karıştırmaya başlamıştı. "Şunu sormayı kesin artık. Sende, o sarı bokta bunu yapamayacağımı düşünüyorsanız bu işi bana vermeyecektiniz." Yeonjun çekmeceleri karıştırmayı kesip arkasını dönüp bana bakmış ve gülmüştü. "Sarı bok dediğin kişi Soobin."

Histerik bir şekilde güldüm. İsmi pek lazım değildi zaten. "Endişemi anla Beom. Sen yakın arkadaşımsın ve başına bir iş gelmesini istemiyorum." Geldiğimden beri olan sinirim ve gerginliğim anında dinmişti. Derin bir nefes alıp sakinleştim. "tamam, tamam anlıyorum. Bu işi becerebilirim tamam mı?" Dedim ve odaya göz gezdirdim. Bir sürü kostüm yan yana dizilmiş, askılıkta duruyordu. Az önce Yeonjun'un karıştırdığı çekmecelerin üstü makyaj malzemesi ile doluydu. Çekmecelerin hemen yanında kocaman bir boy aynası vardı. Silik bir aydınlatma vardı ve göz gözü görmüyordu. Odanın en köşesinde dağınık bir yatak hemen yanında da kapağı açık bir elbise dolabı.

Aklım yapmam gerekenlere takılınca geri Yeonjun'a döndüm. "Kang Taehyun'dan sadece parmak izi almak bu kadar zor olmamalı." Dedim. Yeonjun dudaklarını büzmüş ve "parmak izi almak o kadar kolay mı sanıyorsun?" Demişti. Cevap vermeme izin vermeden de ellerini önünde birleştirip "ayrıca sadece parmak izi olduğunu da kim söyledi?" Demişti tatlı tatlı.

Elimi alnıma vurdum. Zaten sadece bir parmak izi almama bu kadar para vermezlerdi. Basit bir şey beklemek benim hatamdı.

"Sizin zorunuz ne bu adamla?" Dedim ister istemez sinirlenirken. Ne kadar az bilgi bilsem benim için o kadar iyiydi ama karşıma aldığım kişiyi tanımam gerekiyordu.

"Bunu bilmek seni tehlikeye atar." Deyip yanağıma uzanıp parmaklarının arasında sıkıştırıp geri önüne döndü. Acıyan yanağımı elimle ovuşturup Yeonjun'un dolapları alt üst etmesini izlemeye başladım. Sonunda aradığı şeyi bulmuş gibi havaya kaldırmıştı.

Koyu mavi kadife kutuyu aramıza getirip kapağını açmış ve pırlantadan olan takı setini sallamıştı. Ağzım beş karış açılırken elindeki kutuyu alıp parmağımı parlak taşların üzerinde gezdirmeye başladım. "Gerçek değiller şapşal." Dedi Yeonjun. Hayal aleminden hızla sıyrıldım ve elimdekini geri Yeonjun'a uzattım ama almadı.

"Gerçek pırlanta setini sana taktıracak kadar delirmedik henüz." Dediğinde morelimin bozulmasıyla anında saldırı moduna geçtim. "nedenmiş o?"

"Kang'ı avlamak için barmen kılığına gireceksin ve sence de bir barmenin pırlanta takması anormal değil mi?" Doğru söylüyordu. Pırlanta setin varsa neden barmen olarak çalışasın ki? Çekmeceden tekrar bir kadife kutu daha çıkarmış ve onu da elime vermişti. Onun da kapağını açıp içine baktığımda gümüş ve daha sade bir takı seti beni karşıladı.

Purgatory / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin