~5

1.9K 244 185
                                    

Yazım yanlışım olabilir, kontrol etmeden atıyorum fazla takılmayın. İyi okumalar💕

***

-"sen korkuyorsun?"

Günlerim oldukça saçma ve monoton geçiyordu. Odaya melezin girmesiyle uyanıyordum, yemeğimi yedikten sonra tüm evi geziyordum, baktığım şeylere tekrar tekrar bakıyordum ama yine de sıkılmıyordum çünkü odada tek başımayken daha sıkıcıydı.

İşin garibiyse her sabah yatağımın ilerisinde bulduğum sigara izmaritleri artık canımı sıkıyordu.

Şimdiyse yatmaya hazırlanıyordum. Odadaki dolapta bedenime uydurabildiğim bir kaç kıyafet vardı, düğmeleri kopmuş gömlekten ve yerde sürünmekten toz içinde olan pantolonumdan daha iyi oldukları için mecburen giymiştim. Banyodaysa melezin bana getirdiği bir diş fırçası vardı. Buraya çok uyum sağlamış gibi duruyordum garip olsa da. Can sıkıntısı iyice bana batmaya başladığında koca mutfağa gidip dinlenen korumaları dinliyordum. Çok boş konuşsalarda kafamda beni yiyip bitiren seslerden iyiydi.

Yatağa girmeden önce dönüp kapıya baktım. Nedense buna ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Her an kapıyı açıp içeri girecek, sürekli oturduğu koltuğa oturacak ve sigarasını içecekmiş gibi. Ama her zamankinin aksine bugün yanında ne sigarası vardı ne de koltuğuna oturmuştu.

Uyuyamadığım için yastığı dikleştirip sırtımı yatağın başlığına dayayıp Taehyun'u beklemeye başlamıştım. Artık ne kadar yeri izleyip, daldıysam kapım açılmış ve koridorun ışığı içeriye süzülmüştü.

Gözlerimi rahatsızlıkla kıstım. Taehyun benim uyanık olmamı beklemiyor olmalı ki duraksamıştı. İçeriye girip kapıyı kapatınca gözlerimi kısmayı kestim hatta kocaman açıp ne yapacağına dikkat kesildim. İlk başta öylece odanın ortasında dikilmişti. Yatağın yanındaki koltuğa oturacak sansam da yatağın ucuna, benden uzak köşeye oturunca ayaklarımı kendime çekip iyice yerimde küçüldüm ve bende ondan uzaklaşmak için yatağın en köşesine çekildim. Konuşmasını ya da her zaman yaptığı gibi ıslık çalmasını bekliyordum.

Yapmadı.

Ondan atak beklesemde gelmeyince ben konuştum. "Bugün sigaran yok mu?"

"Neden uyumadın?"

Konuşması için susmuştum ama o benim konuştuğum zaman konuşmuştu. Sorumu umursamadan tek elini bacaklarının üstüne koyup yayıldı ve tek eliyle de yataktan destek aldı. Ne onun sorusuna cevap verdim ne de o benim soruma cevap verdi. "Burada olmaya oldukça alışmış gibi duruyorsun."

Çaresizlikti aslında. Yeonjun'un gelmeyeceğini anlayınca kabullendiğim bir durumdu, alışmak değildi. Ayrıca alışmak başarıdır, barıştır, kabullenmekse yenilgidir. Alışarak barış ilan ettiğimi hiç sanmıyordum. "İnanmak başarmanın yarısı derler, bu da onun gibi kabullenmek alışmanın yarısıdır." Dedim.

"Çaresizsin yani." Leb demeden leblebiyi anlıyordu. Onayladım kafamı sallayarak ama bana dahi bakmıyordu.

"Bırakmamı ister misin?" Dediğinde algılayamadım. Benden mi bahsediyordu? Beni bırakmaktan? Daha günler önce asla buradan kurtulamayacağımı bana ima eden, sorsamda açık açık yüzüme vuracak olan adam? "Ne?" Diyebildim sadece.

"Seni." Dedi ve sustu. Başını bana çevirip karanlık dahi olsa belli olan büyük parıltılı gözlerini gözlerime dikti. Odaya sadece camdan, bahçedeki aydınlatmalardan ışık geliyordu. "Bırakmamı ister misin?" Diye devamını getirdi.

Sustum. Beni mi deniyor diye düşünmeden edemedim. Garipti. Çok garipti. Bir anda fikri neden değişmişti? Gitmeyi oldukça çok istiyordum. Burası artık delirmeme sebep olacaktı.

Purgatory / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin