~7

1.9K 234 115
                                    

Geçen bölüm o kadar çok yorum yapmıştınız ki oku oku bitiremedim(!)

***

~"sıradaki ben miyim, ha?"

Duyduğumuz silah sesiyle ikimizinde bakışları hızla pencereye çevrilmişti. Ben daha şokla yerimde oturuyor, ne olduğunu kavramaya çalışıyorken Taehyun belinden çıkardığı silah ile hızla cama yaklaşmıştı bile.

Sarhoş olmasına rağmen bu ani hareketi bir an 'ya sarhoş değilse' diye bana düşündürtse de bu şimdiki konumuz değildi.

Bende ayağa kalkıp pencereye yaklaşacaktım ki Taehyun aniden bana dönmüş ve "banyoya git, kapıyı kilitle." Diye emir vermişti. Dediğini umursamadan pencereye yaklaşıp perdenin ucunu kaldırdım. Gördüğüm ilk başta sadece karanlık olsa da göze çarpan birkaç gölge vardı. İki kişi bir kişinin kafasına silah dayamış, diz üstüne çöktürmüştü. Silahı elinde tutan kişinin başı evime, pencereme çevrilince yerimden sıçradım. Şaşırma nidası çıkarıp pencereden uzaklaşmam da bir oldu.

"Sana dediğimi yap!" Taehyun'un tabiri caizse bana kükreyerek verdiği emiri yine yerine getirmedim. Evimin önünde birisinin kafasına silah dayanmıştı, ne yapmamı bekliyordu tam olarak? Sehpanın üzerindeki telefonuma atıldım, acilen polisi aramam gerekiyordu. "Hayır," dedim verdiği emire karşı. "Polisi arayacağım."

Ne ara pencereden uzaklaşıp da yanıma gelmişti bilmiyorum ama adım seslerini duymamla elimdeki telefonun çekilmesi bir olmuştu. Telefonu koltuğa fırlatıp "aklından bile geçirme." Demişti. Silahın şarjörünü çıkarıp mermileri kontrol ederken havada asılı kalan ellerim yumruk olmuştu.

"Senin için buradalar değil mi?" Mermiyi sayan parmakları durdu. Biraz beklesede sanki konuşmamışım gibi şarjörü tekrar yerine takmış ve emniyet kilidini açmıştı. "Dışarıdaki adam senin yüzünden dizlerinin üzerinde, değil mi!?" Bu sefer boğazım yırtılırcasına bağırmıştım.

Belki de silah sesini duymasak sıradaki kişi ben olacaktım.

Taehyun derin derin nefesler almaya başlamıştı. Kulaklarının kızarmasından onun da sinirlendiğini anlamıştım ama bu bir ay içinde canımın kaçıncı tehlikeye girişiydi. "Kime meydan okuduğunu bilmiyorsun."

Söyledikleri beni daha fazla sinirlendirirken ağzımı açmıştım ki art arda iki silah sesi daha duyulmuştu. Kalbim korkuyla teklerken ellerim ile ağzımı kapattım. Korkudan gözlerim dolmuştu bile. Taehyun "sakın dışarıya çıkma, bu sefer dediğimi yap." Deyip ortadan yok olmuştu. Dışarı çıkacak kadar delirmemiştim.

"Tanrım, sen koru." Diye mırıldanıp camdan olabildiğince uzaklaştım. Koltuğun yanına çöküp dizlerimi kendime çektim ve ellerim ile kulaklarımı kapattım. Tüm gücümle kulağıma yüklenmeme rağmen tekrar sokağı çınlatan silah sesini duymuştum.

Kafamı çevirip camı kontrol etme ihtiyacı ile doldum, bunu yaptım da. Gözlerim hemen sonra üçlü koltuğun arasına sıkışmış olan telefonumda durdu. Alıp Yeonjun'u aramalıydım ama korkudan yerime pusmuştum. Bacaklarım titriyor, sadece Taehyun'un gelip 'her şey bitti, gittiler.' demesini bekliyordum.

Hıçkırdığımda kulağımda olan ellerim yine ağzımın üstüne kapandı. Beni duymayacaklarını bilsem de sadece sessizlik istiyordum. Şuanda bu evde soyutlanmak istiyordum.

Sesler kesilince gücümü toplayarak ayağa kalktım ve herhangi bir şeye karşı belimi bükerek pencereye ilerledim. Perdeyi ucundan kaldırıp az önceki noktaya baktığımda, çene hattından tanıdığım Taehyun, yanında olan başka birisi ve yine önünde dizleri üzerine çökmüş birisi vardı. Dizleri üzerinde çökmüş olan adam kare, zarf gibi bir şeyi Taehyun'a uzatmıştı. Taehyun zarfı almış, karşısındaki adam ayaklanacak gibi olurken tüm acımasızlığıyla susturucu takmış olduğu silahını adamın kafasına doğrultup sıkmıştı. Boğuk bir ses etrafa yayılırken bu sefer çığlık atmaktan alamadım kendimi.

Purgatory / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin