~3

2.2K 257 300
                                    

Ficin minific olduğunu söylemeyi unuttum.

~"istediğin parmak izimse vücuduna bolca bırakacağım."

Kapımın deli gibi yumruklanmasıyla yerimden sıçradım. Uykuya yeni dalmış, rüyalar alemine kaymak üzereydim ama birisi veya birileri kapımı yerinden sökecekmiş gibi çalıyordu.

Uykulu halimi üzerimden atıp hızla ayağı kalktım. Hızla ayağa kalktığım içinde gözlerim karardığında elimi alnıma koyup bir kaç saniye bekledim. "Beomgyu aç şu kapıyı." Yeonjun'un sesini duymamla elimi alnımdan çekip hızla dış kapıya koşturdum çünkü ne telefonumu açmıştım ne de ona haber verecek herhangi bir durumda bulunmuştum.

Kapıyı açar açmaz yüzüme yumruğu yemem bir olmuştu. İnleyip çenemi tuttum ve bir elimle de duvardan destek aldım. "Kapıyı götüne sokmamam için tek bir sebep söyle." Dediğinde çenemin ağrısına rağmen gülümsedim kendisine. "Kapıyı götüme sokarsan o parmak izini kimse alamaz."

Elime sıcak bir şey geldiğinde çenemdeki elimi kaldırdım ve elime baktım. Avucumu yer yer kanlanmış görünce parmaklarım direk dudağıma gitmişti. "Tüh dudağımı patlatmışsın." Diye mırıldanıp yeni duş almama rağmen kolum ile çeneme doğru akan kanı sildim.

Yeonjun içeriye girip kapıyı kapatmış ve "hani haber verecektin lan." Deyip koluma girmişti. Kolumdan destekleyip beni oturma odasına götürmüş, koltuğa oturtturmuştu. "Unutmuşum." Deyince tekrar vuracakmış gibi elini kaldırmış benim refleks olarak geriye çekildiğimi görünce derin nefes alarak geri indirmişti elini.

"Seni nasıl bir işe bulaştırdım böyle." Dedi ve yanıma oturup elleri ile yüzünü sakladı. Normalde onu teselli ederdim ama bana yumruk attığı için "pişmanlıktan kudur, köpek." Deyip küçük sehpada duran peçetelikten bir peçete aldım.

Gavur nasıl vurduysa kanaması durmuyordu ve çok kötü sızlıyordu.

"Sakinim." Diye mırıldanıp ellerini yüzünden çekerken çenemden boynuma yol almış kanı sildim. Gözleri bana dönüp dudağımı turlayıp yüzünü buruşturduğunda "eserinle gurur duymalısın." Dedim. O sinirliydi ve bende damarına basıyordum.

"Seni ne kadar merak ettiğim hakkında bir fikrin var mı?" Şimdi daha sakindi. Ona cevap verecekken telefonu çalmıştı. Zaten vereceğim cevabın onu sinirlendirmekten başka bir işe yaramayacağı için susup cebinden çıkardığı telefonuna baktım. Soobin arıyordu.

Açıp hoparlöre almıştı. "Gittin mi evine?" Açar açmaz dediğiyle konunun ben olduğumu ve Yeonjun'un, Soobin'in yanında da cinnet geçirdiğini anlamak zor olmadı. "Evindeyim." Yeonjun telefonu ikimizin ortasına koyup derin derin nefesler almaya başlamıştı.

Gözleri bir anda bana çevrilmiş "özür dilerim." Diye mırıldanmıştı. Kaşlarımı şokla kaldırıp bir şey demedim. Başka bir zaman acıtasyon yaparak bunun acısını çıkaracaktım ondan. Soobin'in konuşmasıyla ikimizinde bakışları tekrar telefona döndü. "İyi mi?"

Hemen atlayıp "iyiyim!" Dedim. Bir yandan da Soobin görmeyecek olmasına rağmen elimle dudağımı gösteriyordum. "Güzel." Dedi keyifle Soobin.

"Şimdi bize neler olduğunu anlat. Kameranın lensi neden çöp?"

Aklıma direk o anlar gelince kalbim atmaya başladı. Ama atmasının tek sebebi korkuydu çünkü Taehyun benim kim olduğumu biliyor, bizimle oynuyordu. "Taehyun biliyor." Dedim.

"Ne?" Yeonjun'un yüksek çıkan sesiyle bakışım saniyelik olarak ona kaydı. "Taehyun kim olduğumu biliyor, kolyeyi o kırdı." Dedim daha açıklayıcı şekilde. "anlat." Soobin'in emri ile gözlerimi devirdim.

Purgatory / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin