üç

595 71 39
                                    

conan gray, footnote

Dudakları arasında duran pipeti dişleyip masada dönen muhabbete dikkat kesildiğinde, Felix'in siyah saçlarını arkadan topuz yaparken bir yandan da son zamanlarda ün salmış profesörün haftalardır canını okuduğundan söz ettiğini, etrafındaki herkesin onu abartılı tavırlarla onayladığını işitmiş ve çok da ilgilendiği bir konu olmadığından önünde açık duran eskiz defterine çizmeye başladığı Hyunjin'in yandan duran portresine kaldığı yerden devam etmişti. Tamamen oyalanmak içindi bu yaptığı ve Hyunjin, arkadaşları arasında model olmak için en güzel suratlardan biriydi. Burnunu gölgelendirmeye başladığında, istemsizce kafasını kaldırıp ona baktı ve bu sırada zaten ona bakıyor olduğunu gördüğünde elindeki kalemi bırakıp ona dikti bakışlarını.

"Jeongguk?" Gözlerindeki anlamsız ifadeye bir anlam yüklemeden kaşları yukarı kalktı, bunu fırsat bilen Hyunjin ona doğru eğildi muzipçe. "Dün gece neredeydin?"

"Jimin hyungun evinde." Önemsiz bir şeymiş gibi mırıldanıp orman meyveli içeceğinden koca bir yudum aldığında, birbirine bastırdığı dudaklarıyla ve kısılan gözleriyle kendisini süzen oğlana odaklandı. "Bu aralar neden eve uğramak yerine Jimin hyungta kalıyorsun? Üzerindeki gömlek de ona ait sanırım?"

"Hımm." Diyerek kafa salladı. "Çünkü beni dinliyor."

"Ben de seni dinliyorum."

"Aynen," Alaylı bir şekilde güldü. "Geçen gün sohbet ederken uyuyakaldın ve sana üç haftadır beraber alışverişe gitmemiz gerektiğimi söylememe rağmen hala tüm market alışverişini bana kitliyorsun..." Yüzündeki ayrıntıları kalemin kenarıyla boyayıp parmağıyla üstünkörü dağıttı, bu sırada gölgeleri daha iyi belirlemek adına tekrar yüzünde dolaştırdı bakışlarını. "Yüzsüzsün galiba sen." Onaylamaz şekilde güldü, bu sırada yanında oturan Minho'nun kolunu omzuna atmasıyla ve ikilinin anlamsızca birbirine sataşmasıyla konu olaydan sapmıştı. Ta ki Hyunjin, gözlerini açıp oturdukları kafenin girişine bakana dek.

"Hayda." Diye mırıldandı avuç içleri yanağına yaslanırken. "İyi insan lafına üstüne falan mı diyorlar böyle anlarda? Eğer karıştırmıyorsam şu an gelen kişi Jimin, yanında da fıstık gibi biri var."

"Hyung." Kafasını arkaya çevirip söylediği yere bakmadan önce cümlesindeki hatayı düzeltti. "Hyung demelisin." Gözleri söylediği yere sabitlenirken Jimin'i gerçekten yanında bir kadınla görmeyi beklemiyordu. Hyunjin muhtemelen Jaewon ve Jimin'i karıştırmıştır diye düşünse de hayır, kafenin kapısından içeri girip cam kenarındaki masalardan birine oturduğunda, kendisini izleyen bir çift zeytin gözlerden habersiz kişi tam da Jimin'di işte. Basbayağı.

Yanında duran kadının görüntüsünde gezindi bakışları. Siyah saçları omzuna kadar iniyor, açık kalan boynundan zincirli bir kolye göğsüne kadar uzanıyordu. Saçları üzerinde sanki kendisinin bir parçasıymışcasına duran ressam şapkasıyla, dudaklarında duran bordo rujuyla gerçekten Hyunjin'in tabir ettiği kadar güzel, ılımlı ve hatta belki de, doğru tabir etmek gerekirse rüya gibi bir kadındı. Bu kadar güzel olması derince iç çekmesine, son zamanlarda göğsüne doğru ilerleyen zehri yeniden hissetmesine neden olmuştu. Yutkundu. Belki geçirir diye umut ettiğinden başka şeyler düşünmeye uğraştı ama oradaydı işte. Güzel bir kadınla oturuyordu

"Kim bu?" Hyunjin'in mırıldanışı üzerine Jeongguk'un sabitli bakışları afallamış halde onlardan kaçındı, omzunu silkti yavaşça. "Ne bileyim ben?" Diye homurdandı. "Oradan bakıldığında Jimin hyungla takılan insanların çetelesini tutuyor gibi mi gözüküyorum?"

"Oh, sakin ol kaptan!" Ellerini teslim olmuşcasına kaldıran Hyunjin bir yandan Jeongguk'a bakarak hiç saklamadan gülüyordü. "Bu kadar uzun cümleler kurma, birileri sinirlendiğini anlayabilir."

k.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin