altı

472 51 18
                                    

cigarettes after sex, heavenly

"Hyung!" Diye bir anda yükseldi Jeongguk, elinde tuttuğu cam şişenin içindeki birayı kafasına diklerken. Bir yandan ikisi yan yana sokakta yürümeye çalışıyorlar, Jeongguk sarhoş ve Jimin de istemediği halde en az onun kadar kaçık bir durumda. "Seninle bu gecenin son oyununu oynuyoruz."

Harfler ağzından tane tane ve zorlukla dökülürken, Jimin'in kızarmış yüzünü gördü yakınında. Bir anda olduğu yerde duraksayıp yutkunurken Jimin de onunla birlikte duraksadı ve birkaç saniye sonra omuzuna yaslanıp yürümeye devam etti Jeongguk.

"Şimdi, ben sana bir şey itiraf edeceğim ve sonra sen de itiraf ne kadar büyükse o kadar büyük bir itirafta bulunacaksın bana."

"Karşılıklı sırlaşacak mıyız yani?"

"Hımm. Aynen öyle."

Jimin kapatıp açmakta tembel davrandığı gözlerini Jeongguk'a diktikten sonra elindeki biradan bir yudum aldı ve kafa salladı. Dudakları üzerindeki ıslaklığı diliyle temizlerken şehir ışıklarının gözünü almasından rahatsızdı. Meydan bu saatte bile haddinden fazla insanla doluydu.

"Başlıyorum." Dedi, eli Jimin'in kolunu sardı. "Ben şu mandalinanın annesi olan meyveyi söyleyemiyorum. Hani biraz daha büyük olan turuncu şey. Tikim var işte."

"Ne-?" Jimin gözlerini kırpıştırıp tüm dikkatini Jeongguk'a verdiğinde, gayet ciddi olduğunu gördü. "Portakaldan mı bahsediyorsun?"

"Hyung söylemesene."

"Jeongguk inanamıyorum." Koca bir kahkaha sokakta yankılandığında, Jeongguk çatık kaşları ardından Jimin'e bakıyordu. "Gülmesene hyung."

"Portakaldan huylanman şu sıralar duyduğum en komik şey."

Utanç yüzünde güpegündüz belirmişken dudakları birbirine bastırıp Jimin'in omzundan hafifçe ittirdiğinde, Jimin hala gülmeye devam ediyordu.

"Bu yaptığın çok ayıp."

"Hatırlat bir ara gönlünü alayım."

Jeongguk hyungunun bu halinden, gülmesinden ve herhangi bir şekilde kendisine takılmasından çok da şikayetçi olmadığını fark ettiğinde "Sende." Dedi. Yarısına kadar inmiş biradan ufak bir yudum aldı. Jimin duraksadı ve Jeongguk yutkunuşunun ardından devam etti konuşmasına. "Sıra yani."

"Hımm..." Gözleri etrafta gezindi ve birkaç saniye düşündü. "Bisiklete binmeye korkuyorum."

"Gerçekten mi?"  Hyungunun yüzünü görmek için birkaç adım öne geçip geri geri yürümeye başladığında, Jimin'in dudaklarını bastırıp başını salladığını gördü. "Ben öğretirim sana hyung. Korkma."

Jimin'in göz kenarları tatlı bir tebessümle kıvrıldı, bu mutluluğu karşısındaki oğlana da yansımış ve ikili bir süre gülümseyerek birbirine bakmıştı. Sonrasında sarhoş Jeongguk'un insanlara çarpabileceği korkusu Jimini sarmış, elinden tuttuğu gibi küçüğü kendisine çekmişti. Soğuktan üşümüş parmakları onun her daim sıcak parmakları arasına dolanırken Jeongguk parmak uçlarında hissettiği iç burkan hevesle yutkundu.

"Evet. Sıra bende. Çikolatalı şeylerden nefret ediyorum. Çikolatalı pasta, çikolatalı kurabiye, çikolatalı milkshake. Hepsi."

"Biliyorum." Derken ağzına yasladığı bira şişesini kafasına diklerken bir yandan gülümsüyordu.

"Nereden biliyorsun?"

Omuz silkti. "Sadece dikkatliyim."

Bir süre yürüdükten sonra Jeongguk Jimin'in kendiliğinden konuşmasını bekledi. Eli hala Jimin'in eli arasındaydı ve neredeyse bitirdiği birasının verdiği özgüven ve keyif sürekli olarak gülmesini sağlıyordu.

k.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin