sekiz

464 52 29
                                    

namjoon, change pt 2

Evin kapısını acele etmeden açarken bir yandan göz ucuyla Jeongguk'a doğru bakıyor, yüzünü süzüyor ve tepkilerimi görmeye çalışıyordu. Jeongguk'un yüzünde, Amias'tan çıktıkları andan itibaren tuhaf bir hâl, hülyalı bir bakış ve dudaklarında aynı hülyadan bir tebessüm vardı. Bu hâli bambaşka hissettiriyordu çünkü Jimin'in görmediği bir taraftı bu. Jeongguk elini nereye koyacağını bilemiyor, Jeongguk tökezliyor, Jeongguk dudaklarını ısırıyor...En önemlisi, Jeongguk heyecanlanıyordu.

"Amias'tan çıkmadan önce." Dedi Jimin. "Jaewon önünü kesti."

"Evet." Diye mırıldandı arkasından evin içine adımlarken. "Nereye gittiğimi sordu."

"Sen ne dedin?"

"Önemli," Jimin Jeongguk'tan tarafa dönüp sırtını duvara yasladığında, doğrudan gözleriyle temasa geçen gözlerinde beliren ifade Jeongguk'un yutkunmasına ve sözünü bir anlığına kesmesine sebep oldu. "Önemli bir işim var dedim."

"Anladım." Bir anlığına sessizliğe büründü ikili ve bu sessizliği bozan Jeongguk oldu.

"Hyung, çizimi odanda yapmak istiyorum."

Jimin'in bakışları yüzünden çekilmezken, o bakışlardaki muziplik bir anlığına Jeongguk'un daha önce görmediği türde bir ışıltıya evrildi ve Jeongguk daha fazla o bakışlara bir anlam yüklemedi. Jimin'in onaylamasına gerek kalmadan odasına doğru ilerlemeye durdu çünkü biliyordu, o ne yöne gitmek istiyorsa Jimin en başından o yönde olurdu.

Odasının kapısını açtı ve tepedeki ışığı yakmayı es geçerek köşedeki sarımtırak ve loş bir ışığa sahip olan abajuru yaktı, yatağının ilerisinde duran tekli koltuğu çizmek istediği mekana doğru sürüklediğinde odaya giren Jimin'e döndü. Çekingen miydi yoksa buna çoktan hazır mıydı emin olamıyordu.

"Hyung." Diye mırıldandı. "Rahat hissetmen için ne yapabilirim?"

"Benimle konuşabilirsin."

Jeongguk başını onaylar biçimde sallarken Jimin tarafından gözlerini çekti ve tuvalini görüş hizasının bir tık yanına koyduğunda, ondan önce Jimin konuşmaya başladı. Konuşmaya başlarken bir yandan aynanın önünde gömlek düğmelerini yavaşça söktüğünü biliyordu ve bu yüzden gözlerini olabildiğinde oradan uzakta, kendi işinde tutmaya çalıştı fakat gümbürtüyle çarpan kalbi yaptığı işe çok tezattı.

"Jeongguk." Dedi Jimin. En son düğmeye eli gittiğinde. "Değişiyorsun." Üzerindeki beyaz gömleği omuzlarından sıyırdı attı.

"Ne yönden?" Diye mırıldandı fakat gözlerinin çıktığı bembeyaz beden sanki ilk kez görüyormuş gibi çarptı onu. Beline kadar uzanan ay dövmesi, teninden aşağı dökülen her bir kıvrım nefesi kesilmeye en başından hazır olan Jeongguk'un ayaklarını yerden kesiyordu.

"Jaewon hakkında ne düşünüyorsun Jeongguk?" Gözlerini bedeninden çekti.

"Bilmiyorum." Dedi dürüstçe. "Ne düşündüğümü ve ne hissettiğimi kestiremiyorum."

"Neden?"

"Emin değilim." Doğru kelimeyi bulmaya uğraşırken bakışları kalem setinin üzerinde dolanıyor, işine yarayacak kalemleri ayıklamaya uğraşıyordu. "Okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde ve çizdiğim resimlerde gözümüze sokulan aşk tasviri ile benim yaşadığımı sandığım aşk apayrı, hissedemiyorum." Kalemlerine dokundu parmak uçları, bunları konuştuğu için utangaç hissediyordu. "Belki de o kadar sevmek insanı değilimdir."

"Jeongguk." Dedi Jimin. Kendisinden tarafa bakmayan oğlana dikti bakışlarını. Loş ışıkta bile belli olan al yanaklarını gördü. "Aşk dediğin şey filmlerde, kitaplarda ve resimlerde gördüğün gibi olmamalı zaten. Aşk dediğin şey şahit olduğun bir şeyin tekrarını yaşamak değildir." Sesi yumuşak fakat kelimeleri hoyrattı sanki. "Sana daha önce şahit olmadığın bir hissi yaşatmak, afallatmak, ayaklarının yerden kesilmesini sağlamaktır."

k.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin