9

843 84 16
                                    

Chan'ın, Seungmin'e bakarak söylediği sözlerden kendine bir şeyleri kabul ettirmeye çalıştığı belliydi.

Seungmin, Chan'dan gözlerini çekerek karşısındaki duvara bakmaya başladı. Chan, bakışlarını kaçırmasından bile anlıyordu, her şeyin başlamadan bittiğini.

Chan'ın sevgisi çok güzeldi. Küçük bir heyecanla severdi Seungmin'i mesela. Ona kıyamadan ama heyecanla. Bu sevgisini bir şeye benzetse; babası onu okula bırakırken dinlediği şarkıları okul günü bitene dek dinleyemeceğini bilerek şarkının yarısında okula vardığı için kapatmaktan korktuğu, bu yüzden şarkının bitmesini heyecanla beklediği anlara benzetirdi. Korkarak ama heyecanla. Kime anlatsa tatlı derlerdi ona. Çok tatlı seviyorsun sen Chan...

Buruk bir gülümseme ile hala kısıkça şarkı söylemeye devam eden Jeongin'e eşlik etmeye çalıştı tekrardan.

Seungmin'le bir olurunun olmadığını başından beri biliyordu. Bu yine de onu sevmesini engelleyememişti. Onun kalbine aşık olmuştu. Bu kalp kirlenene kadar onu sevmeye devam edecekti tabii ki! Seungmin'e onu unutamayacağını baştan söylemişti nasıl olsa, şimdi Seungmin'in onu bundan vazgeçirmeye hakkı yoktu. Sonuçta artık birbirlerini hiç tanımamış gibi davranıyorlardı ve birbirlerinin üzerlerinde olan hakları artık yoktu. Bunu bilmeleri gerekirdi. Bu önemli bir detaydı nasıl olsa.

Jeongin arada Hyunjin'e kaçamak bakışlarını atıyor, onun da kendisine baktığını görünce gözlerinin dolmasını engelleyemiyordu. Neden bu kadar tutarsızdı ki? Bunu onlara neden yapıyordu? Seviyor muydu yoksa sevmiyor muydu? Yapması gereken tek şey net olmaktı, bunu yapamıyorsa hayatından tamamen çıkması ikisi açısından da daha iyi olurdu.

Changbin, Felix'e cevap verdikten sonra daha fazla konuşmak istemeyerek arkadaşlarına döndü. Hangi şarkıyı söylediklerini anladığında o da eşlik etmeye başladı. Sadece arkadaşı için ona cevap vermişti başka bir sebebi yoktu.

Felix ise neye şaşıracağına karar veremedi. Changbin'in ona cevap vermesine mi yoksa Chan'ın bu kadar duygu katarak kurduğu cümlelere mi şaşırmalıydı?

Hyunjin'de de durum aynıydı. Gruptaki mesajları okumamıştı ve şu an Chan'ın, Seungmin'e bakarak bu cümleleri kurması çok tuhaf gelmişti ona. Ne oluyordu burada böyle?

Jisung ve Minho tarafında ise durum bambaşkaydı. Minho fazlasıyla alfa feromonu soluduğu için berbat durumdaydı, etkilenmişti. Daha önce Jisung'un bu kadar fazla feromon salgıladığını görmemişti.

Peki Jisung'un feromonu mu etkilemişti onu bu kadar yoksa Jay'in okyanus kokusu mu?

"Minho, iyi misin?"

Minho zorlukla gözlerini açtıktan sonra onu yatağa yatırmış olan bedenin gözlerine bakmaya başladı.

"Senin yüzünden Jay'e de ayıp oldu."

Minho'nun huysuzca ve dudaklarını büzerek konuşmasıyla Jisung'un kaşları çatılmıştı.

"Daha iki saat önce bana yıllardır aşık olduğunu söylemedin mi sen? Neden şimdi böyle söylüyorsun? Seni kıska-"

Minho sinirle gözlerini yumarken cümlenin devamını tahmin ederek onu susturdu.

"İnan bana beni kıskanmanı istemiyorum. Sadece hiç olmayacak bir aşkın peşinden koşacağıma neden başkasına beni mutlu etmesi için bir şans vermeyeyim ki? Ömrümün sonuna kadar seni beklemeyeceğim tabii ki!"

Minho bunun yalan olduğunu bilse bile Jisung'un bunu bilmesine gerek olmadığını düşünüyordu.

"Minho saçma sapan konuşma. O aşk değildir, sadece sana gösterdiğim ilgiyi yanlış anlamış olmalısın."

Platonik ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin